Ahmet Kaya’nın 1996 Röportajından 25 Yıl Sonra Yeniden Gündem Olan Sözler: “Biz Bu Ülkenin Ortaklarıyız”
Sürgünde yaşamını yitiren sanatçı Ahmet Kaya’nın ölümünün 25. yılında, gazeteci Can Dündar, 1996’da yaptığı ve bir kısmı daha önce yayınlanmamış olan röportajdan yeni bölümleri sosyal medya hesabında paylaştı. Yarım asra yaklaşan bu ölümsüz söyleşi, Kaya’nın hem kendi hayatına hem de Kürt kimliği, Türkiye’deki toplumsal meseleler ve barış sürecine dair düşüncelerini yeniden gündeme taşıdı.
“İKİ METRELİK KEFENİMİ ARKA CEBİMDE TAŞIYORUM”
Röportajın dikkat çeken bölümlerinde Kaya, 90’lı yılların karanlık atmosferine, faili meçhullerle çevrili politik ortama ve kendi yaşam kaygısına değiniyor. Ölüm korkusu hakkında konuşan Kaya, o yılların ruh halini şu sözlerle anlatıyor:
“Kalp krizinden ölmek istemedim ama bu ülkede ölümün adresi yok. Faili meçhullerin kol gezdiği bir ülkede İstanbul’un ortası da olur, evinin önü de… Bu yüzden iki metrelik kefen bezimi arka cebimde taşıyorum.”
Kaya, hayatı boyunca Kürt toplumuyla benzer duyguları paylaştığını belirterek, ölümünden sonra bile topraklarına, memleketine duyduğu bağlılığı vurguluyor.
“TÜRKLER VE KÜRTLER BU ÜLKENİN ORTAKLARIDIR”
Röportajın en çok tartışılan bölümü ise Kaya’nın Kürt meselesine dair açık ve net ifadeleri oldu. Birlik vurgusunu güçlü bir dille dile getiren sanatçı, şunları söylüyor:
“Biz bu ülkeye baştan beri ortaktık. Kimse sahibi değildi. Altını çiziyorum: ortaklık! Hiç kimse bu ülkeye sahip çıkmasın; biz ortağız, ortağın hakkını verecekler.”
Kaya, ayrı bir devlet ya da bayrak talebinin olmadığını vurgulayarak, Türkiye’nin çatısı altında Kürt kimliğiyle yaşama hakkını savunduğunu belirtiyor:
“Biz binlerce yıl daha Türk bayrağı altında yaşayacağız ama Kürt kimliğiyle yaşayacağız. Yaşayacağız, yaşatmayanlara rağmen yaşayacağız.”
“KİMSE TÜRKİYE’Yİ HIYAR GİBİ İKİYE BÖLÜN DEMEDİ”
Kaya, ülkedeki kutuplaşmanın yanlış algılarla beslendiğini, kendisinin ve birçok Kürt vatandaşın talebinin sadece temel haklar olduğunu hatırlatıyor:
“Kimse Türkiye’yi ikiye bölün demedi. İlkokuldaki bir çocuk anadilinde eğitim istese çok mu kötü? Bir kişi ‘merhaba’ dese Kürtçe, bu niye rahatsız etsin?”
Sanatçı, bazı çevrelerin bu tür talepleri provoke ederek toplumsal tansiyonu yükselttiğini de ifade ediyor.
SİLAHLI MÜCADELEYE AÇIK TAVIR: “REDDEDİYORUM”
Kaya, röportajda özellikle bir noktayı kesin bir dille ayırıyor: Şiddet.
“Silahlı mücadeleyi savunan solu reddediyorum. Bir Kürt insanı olarak bu ülkenin bölünmesini değil, birleşmesini savunuyorum.”
Bu sözler, yıllardır sürmekte olan tartışmaların tam ortasında duran Kaya’nın barışçı ve demokratik bir çözümden yana tutumunu yeniden gündeme getirdi.
“KÜRT’ÜM DEDİĞİN ANDA BÖLÜCÜ İLAN EDİLİYORSUN”
Kaya, kimlik beyanının kriminalize edilmesinin toplumda yarattığı baskıya da dikkat çekiyor:
“Ben Kürdüm dediğin anda bölücü ilan ediliyorsun. Neyi bölüyorsun yani? Devasa bir devlet, koskocaman bir ülke… Bu ayrımcılığın mantığı ne?”
Sanatçı, vatandaşların kimlikleriyle onurlu bir şekilde yaşama hakkının altını bir kez daha çiziyor.
ÖCALAN’LA İLGİLİ SÖZLER: “GÜN GELİR BAŞBAKAN YARDIMCISI BİLE OLABİLİR”
Röportajın en çok tartışılan cümlelerinden biri ise, Abdullah Öcalan’a dair söylediği şu sözler oldu:
“Hasbelkader gün gelir Öcalan başbakan yardımcısı bile olabilir. Ne yapayım yani?”
Kaya’nın bu ifadeyi, dönemi yorumlarken ve siyasetin dinamik değişkenliğine vurgu yaparken kullandığı görülüyor.
25 YIL SONRA YANKILANAN SÖZLER
Ahmet Kaya’nın yıllar önce yaptığı bu konuşmalar, hem dönemin toplumsal yapısını hem de sanatçının cesaretini bir kez daha gözler önüne serdi. Bugün hâlâ tartışılan birçok konuda, Kaya’nın söylediği sözler toplumun hafızasında yer etmeye devam ediyor.
Sanatçı, kimliğinden, halkından ve barış taleplerinden asla vazgeçmedi. Sürgünde kaybettiğimiz Ahmet Kaya’nın röportajı, 25 yıl sonra bile Türkiye’nin en temel meselelerine ışık tutuyor.
