Ahmet Özer: Onurlu bir Kürt vatandaş olduğum için buradayım

featured

Yerine kayyım atanan Esenyurt’un seçilmiş Belediye Başkanı Ahmet Özer, 205 gün sonra hakim karşısına çıktı. Özer savunmasında, “Ben içerideyken torunum oldu, göremedim. Ama en büyük üzüntüm dışarıda sürece katkı verememek” dedi. Mahkeme Özer’in tutukluluğuna devam kararı verdi.

İLKE TV’den Eylül Deniz Yaşar’ın haberi…

Ahmet Özer: Onurlu bir Kürt vatandaş olduğum için buradayım

30 Ekim 2024’te tutuklanan ve görevden alınarak yerine kayyım atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, 205 gün sonra bugün Silivri Cezaevi Kampüsü’ndeki duruşma salonunda hakim karşısına çıktı.

Savunmaların ve gizli tanık ifadelerinin ardından iddia makamına söz verildi. Savcı ‘Kuvvetli suç şüphesi’ yönünden Ahmet Özer’in tutukluluğunun devamını talep etti.

Mahkeme başkanı, savcının talebini kabul ederek Özer’in tutukluluğuna devam kararı verdi.

Ahmet Özer Mahkeme salonundan ayrılırken alkışlarla uğurlandı.

İzleyicilerden “Esenyurt seninle, başkanım yalnız değilsin’ sesleri yükseldi.

Ahmet Özer’in bir sonraki duruşması 14 Temmuz Saat 10:00’da

Duruşma kimlik tespiti ile başladı

Duruşma salonunda ses ve görüntü kaydının yasak olduğuna dair uyarı yapılmasının ardından, kimlik tespiti ile duruşma başladı.

Saat 10.21 itibarıyla hakim, iddianame üzerinden Özer’e yöneltilen suçlamaları sormaya başladı.

İddianamede, Özer’in KONGRA-GEL Eş Başkanı ile iletişim kurduğu iddiası ile kendi yazdığı “Dağ Sancısı” adlı kitabı delil olarak yer aldı. Özer, iddianamedeki hataları düzeltmek için birkaç kez söz aldıktan sonra savunmasına geçti.

‘Bir terör örgütü olamayacak bir halin içindeyim’

Savunmasında hayat hikayesine yer veren Özer, şunları söyledi:

“Halimi anlatmak istiyorum ki bu halin sirayet edilmiş halinin bir terör örgütü olamayacağına siz de ikna olacaksınız.

Ben okulu olmayan bir köyde doğdum, hep okumak isteği vardı içimde. Bu sebeple okudum ve Hacettepe Üniversitesi’nde Felsefe’yi birincilikle bitirdim, yan dal olarak Sosyoloji’de okudum. Ardından master ve doktora yaptım. Doktoradan sonra etnik meseleler ve çatışmalar üzerinde uzmanlaştım.

Bu sürede bütün çabam Türkiye’nin barış icinde müsterih ve demokratik bir ülke olmasına hizmet etmekti. 30 yılı aşkın süredir kamu hizmetimde üzerime hiç suç isnat edilmedi. İlk kez mahkemeye çıkıyorum.”

’41 kitap yazdım, altın kalem ödülü aldım’

Savunmasının devamında kalın bir kitabı kaldırarak gösteren Özer, “Bu benim de çalışmalarımın içinde yer aldığı bir almanak. 41 kitap yazdım. Kitaplarım altın kalem ödülü aldı ve ben pek çok başka ödül aldım. Böyle bir insan terör örgütü üyesi olabilir mi? Bu itham yıllarını barışa ve bilime vermiş benim gibi bir insanı çok üzüyor.”

‘İrademi hiçbir örgüte teslim etmedim’

“Yaşamım boyunca insan haklarından, barıştan, demokrasiden ayrılmadım. PKK veya başka bir terör örgütüyle ideolojik bağım olmadı. Bir bilim insanı olarak irademi hiçbir örgüte teslim etmedim, etmem de.”

‘Ben neden buradayım? Onurlu bir Kürt vatandaş olduğum için’

Ahmet Özer savunmasında neden yargılandığını şu sözlerle açıkladı:

“Sayın hakim ben neden buradayım? Esenyurt Belediye Başkanı olunca şimşekleri üzerime çektim. Esenyurt’u alan İstanbul’u alır, İstanbul’u alan Türkiye’yi alır diyorlar. Ben neden buradayım? Ekrem İmamoğlu’nun çalışma arkadaşı olduğum için buradayım.

Ben neden buradayım? Van’ın bir köyünden gelen bir Kürt olduğum için Esenyurt’u yönetmeyi bana layık görmedikleri için buradayım. İddianamede de Batı illerinde Kürtlere temsiliyet veriyorlar diye yazılmış. Hele de barış sürecinde böyle bir şey suç olarak gösterilebilir mi?

64 yaşına gelip de bir belediye başkanı olunca mı terör örgütü üyesi olmuşum? Ben Esenyurt Belediyesi’ne kayyum atayabilmeleri için buradayım. Ben kimliğinden taviz vermeyen ve Türkiye’nin de bölünmez bütünlüğüne saygı duyan onurlu bir Kürt vatandaşı olduğum için buradayım.

“O kadar yazdığım kitap içinden tek bir kitabın içinden bir bölüm getiriyorlar karşıma 21. yüzyılda edebi kurgusal bir kitabımda ‘gerilla’ lafını kullanmam karşıma getiriliyor.”

‘En büyük Kürt kenti Diyarbakır değil, İstanbul’dur’

“Üç yol var Türkler ve Kürtlerin arasında: Bastırma, ayrılma, barış ve demokrasi içinde bir arada yaşama. Bastırma sadece kan ve gözyaşına yol açtı. Ayrılma da ne Kürtler ne Türkler için önerilecek bir yoldur. Anadolu’nun kapılarını Malazgirt’te Müslümanlara Türkler ve Kürtler birlikte açtık. Ne yazık ki kimse bunu söylemiyor. Her Türk ailenin evinde bir Kürt gelin, her Kürt ailenin içinde bir Türk gelin var. Bugün en büyük Kürt kenti Diyarbakır değil, İstanbul’dur. Pek çok büyük firmanın en büyük bayilikleri de Diyarbakır ve Van’dadır.”

“Geriye ne kalıyor? Barış ve kardeşlik içinde bir arada yaşamak kalıyor. Bunu yaptığımız takdirde Türkiye 5-10 içinde dünyanın en saygın demokrasilerinden biri olarak yükselecektir. Eğer dışarıda olsaydım bu sürece en çok katkıyı verenlerden biri olacaktım. Ben içerideyken torunum oldu, göremedim. Ama en büyük üzüntüm dışarıda sürece katkı verememek.”

11.00- ‘Benimle değil, bir siyasi görüşle hesaplaşıyorlar’

Ahmet Özer savunmasında, iddianameye ve hakkındaki suçlamalara yanıt vermeye başladı:

“Bu siyasi bir davadır. Benimle değil, bir siyasi görüşle hesaplaştıklarını düşünüyorum. İmralı görüşmelerinde adım geçiyormuş, orada Sayın Numan Kurtulmuş’un da adı geçiyor. Ona yasal olan şey neden bana yasal değil? Remzi Kartal ile 14 kez görüştüğümü söylediniz. Bu külliyen yalan, bunu tamamen reddiyorum. Aynı Remzi Kartal’la AKP’li bir isim yemek yemiş. O diyor ki ben akademisyendim, görüştüm. Ben akademisyen değil miyim?

Madem bir toplumsal barış süreci inşa ediliyor biz niye içerdeyiz? Ben barış süreci var diye çıkmak istemiyor değilim, terör örgütü üyesi olmadığım için çıkmalıyım ve beraat alacağıma yüzde 100 inanıyorum.”

Ahmet Özer savunmasında ‘gizli tanık’ üzerine konuşuyor:

“Bu gizli tanık 2020 yılında itirafçı, iftiracı olmuş. Ben madem terör örgütü üyesiysem neden 2020’den 2024 yılına kadar benden bahsetmemiş? Madem ben terör örgütü üyesiyim, o da itirafçı, neden gelip belediye başkanlığına aday olduğumda emniyet birimlerini uyarmamış? Bir kumpas kuruldu, bu kişiler de bu kumpasın aracı olarak kullanılıyor. Kendisi 2020 yılında örgütten ayrılmış bu kişi, eğer 2020 yılında ayrılmışsa ben de üyeysem benim 2024 yılında örgüt içindeki görevimi nereden biliyor? Ne ben onları tanırım, ne o tanıklar beni tanır.”

Ahmet Özer: Biri beni aradığında GBT’sini soramam.

“İnsan eşref-i mahluktur. En yüceye çıkabileceği gibi en alçağa da düşebilir.

Biri beni aradığında GBT’sini soramam ya. HTS kayıtlarında geçen isimlere bakalım: Pervin Buldan, Kadri Yıldırım, Prof. Dr. Şükrü Aslan, Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, Prof. Dr. İrfan Bayram gibi isimlerle görüşmem suç olarak dosyaya konulmuş. Hasan Cemel, Faik Bulut, Merdan Yanardağ, İhsan Eliaçık gibi toplumun bildiği insanlar var, telefonla görüşmemin suç olarak gösterildiği insanlar arasında.”

Ahmet Özer: Taziye kültürümüzde önemlidir, ben de taziyeye gittim.

“Remzi Kartal’a gelelim. Remzi Kartal’ın ailesi siyasi bir ailedir, ailesinde milletvekilleri vardır. Remzi Kartal Türkiye’de yaşarken kendisini görürdüm. Ama kendisi yurt dışına çıktığından beri görmedim. Remzi Kartal’ın abisi Kinyaz Kartal vefat etti, bizim kültürümüzde ailesinden biri ölen insana başsağlığına gidilir. Kinyaz Kartal’ın taziyesinde bulundum.”

“Remzi Kartal’ın kırmızı bültenle arandığını söylüyor iddia makamı, ama resmi makamlara göre kırmızı bültenle aranmadığını gösteren belge burada, işte size sundum.”

11.22

Ahmet Özer eline kendi yazdığı Dağ Sancısı kitabını aldı:

“Bu kitap bir kurgu. Üç arkadaş var, biri dağa çıkıyor. Neymiş, ‘Gerilla’ kelimesini kullanarak kahramanlaştırmışım… Roman dediğin zaten kahramanları anlatır. Romanda terörist kelimesi de geçiyor, o ayrı. Ama 21. yüzyılda kitaptan hala suç türetmek nasıl bir anlayışın ürünü? Kitapta toplama kararı da yok.”

‘Konsere 40 bin kişi katıldı, bazıları slogan atmış, bundan bana ne?’

Ahmet Özer’in savunmasında, iddianamede suç olarak yer alan Esenyurt’ta düzenlediği bir kültür festivalinde Kürtçe konser etkinliği üzerine konuştu:

Rojda Şanses isimli sanatçı geldi, şarkısını, türküsünü söyledi, gitti. Bu kişiyi Sayın Cumhurbaşkanı da başka organizasyonlara davet etmiş. Bu kişi daha geçen gün bir kongre merkezinde konser verdi. Bizim festivalimizdeki o konsere 40 bin kişi geldi. Neymiş, o konserde birkaç çocuk Abdullah Öcalan ile ilgili slogan atmış? Bana ne? Ben belediye başkanıyım. O organizasyona günlerce milletvekilleri, AK Partili belediye başkanları günlerce geldi, gitti. Burada emniyete intikal eden bir olay dahi olmadan günlerce gayet düzgün şekilde bu festivalimiz devam etti, burada bir suç yok.

Savunmamda sona doğru geldim, bu kısım önemli

“Benim hiçbir terör örgütüyle hiçbir zaman hiçbir ilişkim söz konusu olmamıştır. Yargıtay içtihatlarına baktığınız zaman, bir kişinin terör örgütü üyesi olması için bazı kriterler var; fiilen örgütte yer almak, bir hiyerarşide yer almış olmak, bir kod adının olması, bir eylem yapmış olmak, iradesini tamamen o örgüte bağlamış olmak, ideolojik aidiyet gibi. Terör de bir eylem yapmaktır, şiddet ve silah içeren… Ben bunca yıl örgüt üyesiysem, benim bir ilişkim olsaydı, bu kadar yıldır binlerce akademisyen, bilim insanı, öğrenci ile çalışmışım; bu kadar insan bunu nasıl fark etmemiş ve beni şikayet etmemiş? Bana da bu kadar insana da hakaret niteliğinde bir suçlama.”

Tüm akademik ve siyasi faaliyetlerim bir terör örgütünün amaç ve yöntemlerinin tümüyle reddi mahiyetindedir. Sayın başkan, değerli heyet, Kasım 2013’te Naci Bostancı beni Çözüm Süreci’ne katkı sunmak için davet etti ve yaptığım sunumdan başkan o kadar etkilendi ki 100 sayfalık rapor verdim, onu da dosyaya sunduk. Orada adeta bugünü tarif eder gibi şunu söylüyorum: ‘Silahlar bırakılsa da her şey bitmez. Atılacak adımlar vardır. Süreci hızlandırmak gerekir.’

“Ben iki kitap yazdım, biri Mehmet Uzun Edebiyat’ta Yolculuk, diğeri de İhsan Aksoy ile ilgili… İkisi de rahmetli oldu. Bu iki kişi de örgütün ölüm listesinde yer alan iki kişi. Örgütün katı kurallarını biliyorsunuz, böyle bir örgütün üyesi olsam bu kişilerle ilgili bu kitapları yazabilir miydim?”

“İktidar cenahının davetiyle Çözüm Süreci ile ilgili pek çok çalışmaya davet edildim. Bu çalışmalar örgüt üyesi olmadığımı fazlasıyla gösteriyor. 2012 yılında sayın Cemil Çiçek’in davetiyle Meclis’te Anayasa Komisyonu’na üç saat sunum yaptım, yani ‘bu sorun barış ve demokrasi içinde nasıl çözülür’ diye. ‘Bastırma ve ayrılma değil, çözüm barış ve demokrasi içinde birlikte yaşamaktır’ diye sunum yaptım. 2014’te yılın bilim insanı seçildim, Atatürk’ün kurmuş olduğu enstitüden davet aldım, GAP Master Plan çalışmasında yer aldım, Birleşmiş Milletler UNCDP komisyonunda yer aldım. Dönemin başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan ile devlet yöneticilerinden aldığım tebrikler ve takdirnameler var. Ama savcı bunların hiçbirine yer vermemiş. Çünkü tüm bunlar PKK terör örgütüne üye olduğum iddiasının ne kadar akla mantığa sığmaz bir suçlama olduğunu göstermektedir.”

Ahmet Özer’in savunması bu sözlerle sona erdi.

Özer savunmasını sonlandırdığında salondaki herkes ayakta alkışladı:

“Bugün burada mahkemenizin hakkı, hukuku tecelli ettireceğine inanıyorum. Sonuç olarak 7 aydır tutukluyum. Dünyanın bütün nehirlerine adalet susamış birine verseniz, adalete susamışlığını dindiremezsiniz diye bir söz vardır. Ben de adalet susadım. Barışa her dönem katkı sunan bir bilim insanı ve siyasetçi olarak içeride tutulmam hangi vicdana sığar? Ben 1,5 milyonluk bir ilçenin belediye başkanıyım. Kaçacak bir halim yok, delilleri karartacak bir halim yok. Sayın mahkemenizden önce tahliyemi, sonra beraatimi istiyorum. Saygılarımla.”

11.50- Duruşmaya ara verildi

Ahmet Özer’in savunması sona erdikten sonra duruşmaya 10 dakika ara verildi.

Gül Çiftçi: Çok kapsamlı bir savunma yaptı

Ara sırasında CHP Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftçi, İlke TV’ye açıklamalarda bulundu.

Ahmet Özer’in savunmasını “tarihi bir savunma” olarak değerlendiren Gül Çiftçi, şunları söyledi:

“Ahmet Başkan tabii ki daha önce Ekrem Başkan’ın yaptığı gibi tarihi bir savunma yaptı. Tarihten bugüne kadar bu barışı ne kadar önemsediğimizi anlatan, kendisinin barış süreçlerine daha önce devleti yönetenler, devletin valileri, İçişleri Bakanları, dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı tarafından Meclis’e yasal düzlemde görüşlerini bildirmek üzere çağrılmalarını anlattı. Tarihsel bir yerden anlattı. Şu anda Esenyurt Belediye Başkanı olduğu için burada tutulduğunu, çünkü Esenyurt’un talan edilmek istendiğini, hepsini çok kapsamlı bir savunma yaptı. Bizim en başından beri söylediğimiz hep buydu: İddiaların hiçbiri doğru değil, hepsinin altı boş dedik. Açıklamalar dediler, para kayıtları dediler, telefon tapeleri dediler; hepsinin yalanın, altının boş olduğunu anlattı. Şimdi avukat meslektaşlarımız savunmalarını yapacak, kendimizi seçmenlerimize, yurttaşlarımıza anlatmaya devam edeceğiz.”

‘Buradan umutla ayrılacağız’

Partilerine yönelik yargı ve siyasi baskıların olduğunu belirten Gül Çiftçi, şöyle devam etti:

“Ahmet Başkan çok uzun yıllardır öğrenciler yetiştiren bir bilim adamı. Her şeyden öte duygularını çok güzel anlattı. Duygularıyla gerçekleri ve ülkenin içinden geçtiği zorlu süreci anlattı. Burada olmaktan şöyle; tabii ki çünkü maalesef partimize, partimizin yöneticilerine iktidarın yargıyı sopa olarak kullandığı, bir yok sayılma, bir taciz durumu söz konusu. Sadece Esenyurt’ta değil, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde de; bu sabah daha bir operasyona uyandık. Partimize ayrı kurultay soruşturmaları üzerinden bütün belediyelerimizde müfettişler var. Yani bir yargı tacizi altındayız. İktidarın yenemediği, yani sandıkta yenemediği partimizi, devleti, çeşitli kurumlarını, yargısını, müfettişlerini, İçişleri Bakanlıkları’nı kullanarak partimizi yok saydırmaya, seçmen gözünde itibarsızlaştırmaya çabalıyor. Bunun için üzgünüz sadece ama şunu biliyoruz, şuradan da umutluyuz, onu da söylemek isterim: Yurttaşlarımız, seçmen ne olursa olsun yanımızda durmaya devam ediyor. Mitinglerimiz bunun en büyük göstergesi, araştırmalar, anketler bunların en büyük göstergeleri. Asla düşmüyor, aksine her seferinde partimiz daha da yükseliyor. O yüzden biz buradan umutla ayrılacağız çünkü bizim başımızı yere yiyecek, seçmenin gözünün içine bakamayacak hiçbir konumuz olmadı, olmayacak da.”

12.20 Duruşma verilen aranın ardından başladı

Ahmet Özer hakimin sorularını yanıtladı.

Hakim sordu: Birkaç yeri aydınlatmamız gerekiyor. Elvan Beyaztaş ve Cemal Kavak ile ilgili beyanlar var, bu kişileri tanıyor musunuz?

Ahmet Özer: Hiç tanımıyorum. Cemal Kavak diye birini de tanımıyorum.

Hakim: Tensip zaptı hazırlandıktan sonra ihbarcı Erkan Çakır diye biri sizinle alakalı beyanlarda bulunmuş. Savcılık, kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermiş. Bu karar da bize gönderilmiş.

Ahmet Özer: Ben o kişi hakkında suç duyurusunda bulundum. O kişi CHP ile ilgili de çok sayıda asılsız ithamda bulundu. Bu Erkan Çakır, dengesini kaybetmiş bir kişi.

Hakim: Etkin pişmanlık beyanlarında isminizin geçmediğine dair istediğimiz bilgiler bize geldi. Medya Der ile alakalı yazı istemiştik. Kent uzlaşısı hakkında belge istemiştik, bunlar da geldi. Bu örgütün ileri sürdüğü bir plan ama DEM bunu siyasi bir ittifak gibi gösterdi diyorlar. Esasen mesele bununla ilgili. Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Ahmet Özer: Medya Der ile ilgili yazı onların tarihçesiyle alakalı zaten, benimle alakalı değil. Genel Başkan Sayın Özgür Özel’in ve Parti Meclisi’nin onayıyla ben aday olup seçildim. Herhangi biri gelip aday olamaz. Ben kent uzlaşısından kendimi aday ilan edemem. Bununla yakından uzaktan alakam yok. Esenyurt İttifakı’nı biz kurduk, seçim sürecini bu ittifakla yürüttük ve ben kazandım. Ama CHP ile iktidarın arası bozulunca böyle bir takım garabetler ortaya çıktı. DEM bir zamanlar şeytanlaştırılıyordu, şimdi de CHP şeytanlaştırılıp düşmanlaştırılıyor.

Hakim: Başka eklemek istediğiniz son bir şey var mı?

Ahmet Özer: Bu dosya alelacele hazırlanmış. 41 kitap yazmış bilim, ilim ehli bir insanım. Bu suçlamayı zul sayarım, şiddetle reddediyorum. Bu bir. İkincisi, dosyadaki ithamlar çelişkilerle doludur. Bu dosya zanlarla, önyargılarla yürüyor. Benim gibi bir insanın iradesini bir terör örgütüne teslim etmesi düşünülebilir mi? Bunu hakaret sayıyorum. Ben bu dar-ı dünyadan geçip giderken halkıma hizmet etmek için siyasete atıldım. Halka da hep şunu söyledim: “Benim için önemli olan halkın profesörü olabilmektir” diye.

“Gaziler ve Şehitler Derneği Başkanı İsmail Kalaycıoğlu, Esenyurt’ta devam eden demokrasi nöbetine katıldı diye ikinci gün dernek başkanlığından alındı. Karadenizli, Trabzonlu bir Kıbrıs gazisine sırf ‘Ahmet Özer’e yaptığınız hukuksuzdur, zulümdür’ dediği için bu yapılmıştır.”

“Bana isnat edilen içi boş beyanları reddediyorum. Hayatımı barışa ve demokrasiye vakfetmiş birisiyim, bu yöndeki mücadelem de sürecektir. Bugün vereceğiniz karar tarihi bir karar olacaktır. Bugün vereceğiniz karar hem muhalefetin hem iktidarın elini, içinden geçilen yeni süreçte kolaylaştıracak bir karar olabilir. Bu sürece olumlu ya da olumsuz katkı yapan bir karar olacaktır. Hakkın tecelli edeceğine inanmak istiyorum zira bizim hukuktan başka tutunacak bir dalımız yoktur. Saygılarımla.”

12.34- Avukatların savunmaları başladı

Avukat Hasan Sınar’ın savunmasından notlar:

“Makul şüphenin somut olgulara dayanması şarttır. Savcılık, arama kararıyla hangi tür delilleri bulmayı beklediğine yer vermiyor. Kanunun aradığı makul şüphe şartının ismi dahi savcılık kararında geçmiyor. ‘Makul şüphe’ diye bile yazmıyor, yazamıyor. Çünkü bu zırvaların akla, mantığa, hukuka aykırı olduğunu biliyor.”

“Şimdi arama kararıyla ilgili en sevdiğim yere geldik: kararın gece vakti verilmesi… Eğer suçüstü hali varsa, gecikmesinde tehlike olan durum olursa ya da tutuklu yakalanmış kişinin firarı söz konusuysa gece vakti arama yapılabilir. Prof. Dr. Ahmet Özer’in arama kararına bakalım: güneş, 30 Ekim günü sabah 07.34’te doğmuş. Güneşin doğmasından bir saat öncesine kadar gece vaktidir, kanunda bu şekilde tanımlanıyor. Demek ki 30 Ekim’de gece vakti sabah 06.34’e kadar sürüyor. Sulh Ceza Hakimliği’nin arama kararında 06.00 ve 16.00 saatleri arasında bir defaya mahsus arama yapılmasına karar veriliyor. Bu arama kararına göre, bu gece vakti yapılan bir aramadır. Suçüstü mü yakalandı Ahmet Özer? Hayır. Peki gecikmesinde sakınca var mı? Ahmet Özer’in evindeki ve iş yerindeki arama işlemi 06.00’da değil de 09.00’da yapılsaydı hangi sakınca doğardı? Hiçbir sakınca doğmazdı. E firar etmiş kişi şartı da tartışma dışı. Dolayısıyla bu arama kararı ve bu karara uygun olarak kolluk kuvvetlerinin sabah 06.10’da bu işleme başlamaları açıkça hukuka aykırıdır. Burada subjektif değerlendirme yok, objektif ve kimsenin karşı çıkamayacağı bir hukuka aykırılık var. Bu aramada el konulan tüm deliller de hukuka aykırı şekilde alınmıştır. Dolayısıyla bu deliller çöp niteliğindedir.”

13.00 itibariyle Avukat Hasan Sınar’ın savunmasından öne çıkan ‘hukuka aykırı delil’ hususlarında notlar:

“Yüklenen suç yalnızca hukuka uygun elde edilmiş delillerle ispatlanabilir. Bir delil hukuka aykırıysa kullanılamaz. Alman hukukunda, Hollanda’da, İspanya’da hukuka aykırılıklar tartışma konusudur ama Türk Ceza Muhakemesi’nde hukuka aykırılığın küçüğü büyüğü olmaz. CMK 217/2 uyarınca hukuka aykırı deliller kullanılamaz, biz bunların dosyadan çıkarılmasını istiyoruz.”

Av. Sınar: Teknik takipte ‘orantılılık koşulu’nun çok açık ihlali var

“135’e gelmek istiyorum şimdi de… Teknik takip için kişinin bir suç işlediğine ilişkin kuvvetli şüphe olacak, başka suretle delil elde etmek mümkün olmayacak ve bu tedbirler yalnızca hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülen kişi hakkında olacak der kanun. Peki sen 135’e başvuruyorsan bunun dayanağı nerede? Hangi kuvvetli suç şüphesi var da buna başvuruyorsun?

135 açısından esas büyük problem, iletişimin denetlenmesi açısından ‘orantılılık koşulu’. Böyle bir tedbire karar veriyorsanız, kişinin haberleşme hakkının ihlali var artık. Somut vakada bu orantılılık gerçekleşmiş mi? İstanbul 6. Nolu Sulh Ceza Hakimliği HTS kayıtlarının geçmişe yönelik incelenmesinde ne kadar süre geriye gidilmesinden söz ediyor? 13 yıl. Usame Bin Ladin’i mi arıyorsunuz? Bu kadar yıl geriye gitmek için çok büyük bir suç örgütü lideri bulmuş olmanız lazım. Gerekçe ne peki? Örgüt üyeliği… Yahu bir adam bir örgüte üye mi değil mi diye arıyorsanız, 1-2 ay geriye gitseniz, üye mi değil mi, hangi hiyerarşi içinde ortaya çıkar. Ama yıllarca geriye gidiyorsunuz. Son bir haftada kaç telefon görüşmesi yaptınız, peki ya son bir yılda? Ahmet Özer gibi bir akademisyenin bu 13 yıl içinde beşerî, sosyal, akademik, siyasi amaçlarla on binlerce insanla görüşmesi olmuştur. Bu insanları alıyorsunuz, bunların arasında soruşturma geçirmiş olanları eliyorsunuz. Sonra da neymiş? 694 suç kaydı olan kişiyle görüşmüş. Benim kaydıma baksanız, iki katı görüşme kaydını bulursunuz. Bu 694 kişi arasında pek çok siyasetçi, milletvekili, bilim insanı var.

Yani nereden baksanız CMK 135 için aranan orantılılık koşulunun çok açık ihlali var.”

13.26 – Hakim avukat Hasan Sınar’ı en az iki kez, “Hareketlerinize dikkat edin” diyerek uyardı.

Sınar’ı davayı izleyenler alkışladı.

Hakimden seyircilere uyarı: Bir daha alkış olursa salonu boşaltabilirim

Avukat Hasan Sınar’ın savunması duruşma salonunda bulunanların alkışlarıyla sona erdi. Avukat Hüseyin Ersöz söz aldığı sıradan hakimden izleyicilere uyarı geldi:

“Alkışlara dikkat edelim, burası panel değil, duruşma salonu, bunu bir uyarı kabul edin, bir daha bu tür alkış durumu olursa salonu boşaltabilirim.”

13:33 – Avukat Hüseyin Ersöz’ün savunmasına geçildi

13:53 – Duruşmaya 40 dakika ara verildi.

Özgür Özel: İntikam mı alıyorsunuz?

Ahmet Özer: Onurlu bir Kürt vatandaş olduğum için buradayım

14.18 itibariyle duruşma arasında CHP Genel Başkanı Özgür Özel Silivri’de basın açıklaması gerçekleştirdi.

İBB’ye dönük 4. dalga operasyonlarını hatırlatan Özel, “İntikam mı alıyorsunuz? Kadriye hanım gibi birine zulmedince, evladını ağlatınca ne oluyor? Ne faydası var o çocuğun Erdoğan’ın siyasi kariyerine?” dedi.

Özel, İmamoğlu’nun yeni bulundu denilen telefonuyla ilgili de konuştu:

“Yeni başlıyoruz diyen o troller Ekrem İmamoğlu’nun telefonunu bulduk diye seviniyor, bu zamana kadar bir şey bulamadıkları için o telefondan bir şey bulunacak sanıyor. İmamoğlu’nun savcılık sorgusunda verdiği ilk numara o. Benim Ekrem başkanı altı yıl önce aradığım numara o. Hopladınız, zıpladınız bir şey bulamadınız.”

Özel, önündeki mikrofonlara baktı ve sordu: “Neredesin TRT? Gel şu yargılamaları canlı ver.”

“Ahmet Özer’in yargılaması keşke yayınlansaydı da millet ne olduğunu görseydi. İddianame tel tel döküldü. Heyet de muhtemelen çok şaşırdı. Lütfen Ahmet Özer’in savunmasını okuyun. ‘Para yollamışsın’ diyorlar, açıkladı, birini damadına kurban parası yollamış, altında yazıyor ‘kurban parası’ diye. Deyim yerindeyse iddianameyi uçak yaptı attı. Gemi yapsa yüzmez, batar. İddianamede 17 yıl boyunca konuştuğu kişilerden 614 tanesi hakkımda fezleke varmış, aralarında milletvekilleri de var. En çok görüştüğü Remzi Kartal. İki kez görüşmüş, 14 kez görüşmemiş, aranmış, birinde telefonu açmış, 10 yıl önce bir görüşme. Ama bu kişiyle Hüseyin Yayman yemek yemiş, ama ben akademisyendim diyor. E Ahmet Özel de o görüşmeyi yaptığında akademisyendi. Bu kadar kul hakkına giren bir iddianame olmaz.”

“Ahmet Özel neden tutuklu?” diye soran Özel şöyle devam etti:

“Esenyurt Belediye Başkanı olduğu için tutuklu. Kürt diye tutuklu. TCK’de yazmıyor ama Esenyurt’u kazanma suçundan yatırıyorlar adamı. Bizim belediye başkanlarımızı Batı’da Kürtlere temsiliyet vermekle suçluyorlar. Bu suçun mimarı benim. Kürtlerden oy alabilecek kanaat önderleri kimdir, ben buldum, temiz adayları ben seçtim. Temiz kağıdını da devlet verdi. Suçu Kürt olmak, suçu kazanmak. Çatır çatır kazandık. Bu suç değil, bu siyaset, bu başarı, bu bükemediğin bilek. Övünüyorum ben bununla. Kazanacak adayı AK Parti bulursa Gabar’da petrol bulmuş gibi sevinecek, Özgür Özel bulursa suçlu olacak? Millet de bunu görmeyecek öyle mi?”

Özel: Fatih Belediyesi raporları elimde

“Fatih’ten başlıyoruz. Fatih Belediyesi’nin Sayıştay raporları elimde. Haftaya Salı dosyaları açıklayacağım. Bakalım Fatih Belediyesi’ni alıyor musun? Ama evine operasyon yapıp çoluğunu çocuğunu korkutma.”

Ahmet Özer’in duruşması yeniden başladı

Avukat Ersöz: “İddianamedeki yorumlar düşman ceza hukuku dediğimiz uygulamaya dönüşmüş durumda.”

15.25 Avukat Hüseyin Ersöz’ün savunmasından öne çıkanlar: HTS kayıtları ve delil niteliği

“AYM ve Yargıtay kararlarına göre HTS kayıtları örgüt üyeliği suçuna karine olarak bile kabul edilemez. Türkiye’deki tek adli bilişim mühendisi Tuncer Beşikçi, ‘İçeriği belli olmayan HTS kayıtları ve baz istasyonu verilerinin hiçbir şekilde örgüt üyeliği için delil teşkil etmeyeceğini’ açık şekilde ortaya koymuştur. HTS verilerinin, yani telefon trafiğinin içerisinde, bu görüşmelerin hangi amaçla yapıldığını değerlendirmek mümkün değil. Bu dosyada emniyetin yaptığı incelemeler çerçevesinde şöyle bir tespit var: Mustafa Eraslan isimli bir kişi var. Müvekkilimizin bu kişiyle 55 kez görüşme yaptığı ileri sürülüyor, bu 55 görüşmenin toplam süresi 75 saniye; yani 1 dakika 15 saniye. 70 saniyeyi 55 görüşmeye bölerseniz görüşme başına 1.2 saniye düşer. Böylesine kısa süreli telefon görüşmelerinin, beşeri ilişkilerdeki sosyal görüşmeler dışında bir anlam taşımadığı bellidir.”

“Ramazan Alver ile 17 kez telefon görüşmesi yapılmış, 17 görüşmenin karşılığı 34 saniye.”

“Adnan Selçuk Mızraklı ile 52 görüşme gerçekleştirmiş, toplam süresi 175 saniye.”

Avukat Ersöz: Mesleki telefon görüşmeleri suç sayılamaz

“Bunların yoğun bir irtibat olduğu yönünde değerlendirmeler yapılmış ancak bu değerlendirme ve yorumların bizim ‘düşman ceza hukuku’ dediğimiz bir uygulamaya dönmüş olduğunu söylememiz gerekiyor. Legal alanda siyaset yapan, aralarında milletvekillerinin de olduğu kişilerle müvekkilimizin kendi görevi çerçevesinde kurmuş olduğu iletişimler hiçbir şekilde suç oluşturmaz.”

Avukat Ersöz: AYM kararı mesleki iletişimi koruyor

“AYM’nin İlker Deniz Yücel kararında şu değerlendirmeler yer almaktadır: Kişinin HTS görüşme kayıtlarının mevcut olduğu, bu nedenle FETÖ/PKK/PYD iltisaklı kişilerle görüştüğü belirtilmiştir. Kişinin terör örgütü üyesi olduğu belirlenen kişilerle iletişimi gazetecilik faaliyeti dışında olduğu kanıtlanırsa bunlar ele alınabilir. Ancak aksi takdirde gazeteci olarak bu çerçevede farklı kaynaklarla mesleki amaçlarla iletişim kurmuş olması suç isnadına konu edilemez. Tıpkı bu AYM kararında belirtildiği gibi bir gazeteci gibi, müvekkilimizin de bir akademisyen ve siyasetçi olarak yaptığı görüşmeler suç isnadına konu edilemez.”

Avukat Hüseyin Ersöz, BBC News, Independent gibi yayınlarda Şubat 2025’ten itibaren Remzi Kartal’ın demeçleriyle ilgili çıkan haberlere dikkat çekti:

“Remzi Kartal ile iki kez telefon görüşmesi gerçekleştirmiş ancak 14 kez irtibat kurduğu iddiası var. Müvekkilimizin telefonunda bir Belçika numarası bulunuyor. Bu numaranın Remzi Kartal’a ait olduğu düşünülmektedir deniliyor. Bir kişinin telefonunda Belçika’ya ait bir telefon numarası bulunması nasıl suç isnadı olabilir? Bizlerin cep telefonlarımızda da Almanya hattı, Belçika hattı numarası varsa bu orada bulunması muhtemelen terör örgütü mensuplarıyla iletişim olarak mı yorumlanacaktır? Buradaki en önemli husus Remzi Kartal’a yüklenen misyon. Bugün söz konusu kişinin beyanları ulusal ve uluslararası gazetelerde yer alıyor.

“Hüseyin Yayman’ın Remzi Kartal ile yediği yemeğin fotoğrafları yayınlandı, bu kamuoyuna daha önce malum olan bir bilgi. Kendisi bir akademisyen olarak kendisiyle görüştüm dedi. Yine Prof. Dr. Ali Kemal Özcan Remzi Kartal ile olan irtibatından dolayı soruşturma geçirdi, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi. Ancak müvekkilimiz Remzi Kartal ile 10 yıl önce yaptığı telefon görüşmesi nedeniyle huzurunuzda bulunmaktadir. Kırmızı bültenle aranan terörist ibaresinin de doğru olmadığı ortaya çıktı, Remzi Kartal hakkında hiçbir zaman kırmızı bülten çıkmadığı, Interpol’ün de bu başvuruları reddettiği ortaya çıktı. Bu hususta müvekkilimizin aleyhine herhangi bir delil olmadığını tekrar dile getirmek gerekir.”

Av. Ersöz: 40 kişiyle para transferi dosyaya konmuş, çoğu akrabaları

Avukat Hüseyin Ersöz’ün savunmasından öne çıkanlar:

“Örgüte banka üzerinden finansman sağladığı iddiası ceza yargılamasında karşılığı olmayan, gülünç bir iddia.

Sezai Bayram’a 3500 TL para yollamış. Sezai Bayram kim? Apartman yöneticisi. Biriken aidatları tahsil edip geri kalan tutarı müvekkilimize iade ediyor. Bunun örgütsel ilişki olarak nitelendirilmesi mümkün değil.

Müvekkilimiz 40 kişi ile para transferi yapmış. Kim bu kişiler, baktınız mı? Aile yakınlık derecelerine baktınız mı? 40 kişiden sadece 2’si hakkında adli sicil kaydı var. İsimlerin çoğu müvekkilimizin akrabaları. Savcı bu isimleri değerlendirmeye bile almadı. Yargıtay içtihatlarında akrabalık ilişkileri arasındaki para ilişkilerinin, hayatın doğal akışına aykırı olmadığı durumlarda suç teşkil etmediği kabul edilir.”

16.12 – Duruşma savunmalarla devam ediyor.

Av. Hüseyin Ersöz, Esenyurt’ta düzenlenen ‘Kardeş Kültürler Festivali’ne ilişkin de savunma yaptı:

“Bir sanatçı, ismi Rojda, bu festivalde konser verdiği için müvekkilimiz suçlanıyor. Konserle ilgili hiçbir şikayet, tutanak, bildirim veya soruşturma yok. Aynı festivalde Haluk Levent de sahne alıyor. Rojda’nın PKK/KCK propagandası yaptığı iddia edilmiş ama dosyada buna dair hiçbir bilgi yok. Kamuoyuna da böyle bir bilgi yansımamış. Rojda 5 Mayıs’ta İstanbul Kongre Merkezi’nde konser verdi. Ama bu dava dosyası için böyle bir isnat müvekkilimize örgüt üyeliği suçlaması olarak karşımıza çıkıyor.”

Av. Hüseyin Ersöz, ‘kent uzlaşısı’ üzerine de konuştu: Demokratik siyasi ittifaklar suç sayılamaz.

Ahmet Özer’in avukatı Hüseyin Ersöz savunmasını sonlandırdı.

Avukat Ersöz: Müvekkilim HDK üyesi değil, kent uzlaşısı suç sayılamaz

“Müvekkilimiz hayatının hiçbir döneminde HDK’ye üye olmamış ve içinde faaliyet yürütmemiştir. HDK’nin içinde dijital materyallere eklenen belgelerde müvekkilimizin ismi dahi geçmemektedir. HDK’nin yasadışı bir örgüt olduğuna dair herhangi bir yargı kararı yoktur. Eğer devlet veya soruşturma makamları bir yapının terörle iltisaklı olduğunu düşünüyorsa gereğini yapar; ancak bugüne kadar yapmamışsa, açık ve yasal faaliyet gösteren derneklere gidilmesi sebebiyle suçlanamaz.

Son konu: Kent uzlaşısı meselesi. Bu konu CHP’yi yakından ilgilendiren bir mesele. CHP içinde ‘kent uzlaşısı’ diye bir şey yoktur; Türkiye ittifakı var, İstanbul ittifakı var, Esenyurt ittifakı var. Söz konusu demokratik ittifaklara suç atfında bulunmanın hukuka aykırı olduğunu düşünüyoruz.”

Gizli tanık ‘Hicran Berna’ duruşmaya bağlandı

Gizli tanık, güvenlik gerekçesiyle sesi değiştirilerek, görüntüsü de yüzü görünmeyecek şekilde duruşmaya telefonla bağlandı.

Hakim sordu: Ahmet Özer’i nereden tanıyorsun?

Tanık yanıtladı: “1998’de Mersin’de tanıdım, yıl konusunda yanılıyor olabilirim. O dönemde DEHAP içinde faaliyet yürütüyordum, kendisi akademisyendi. Göç politikaları, faili meçhul cinayetler, terör örgütünün nasıl örgütlenme yapacağına dair toplantılara katıldığını biliyorum. Parti binasında ve mahallelerdeki evlerde bu etkinlikler yapılıyordu.”

‘Hicran Berna’ adını kullanan gizli tanık ifadeleri devam ediyor

Hakim sordu: “Etkin pişmanlıktan faydalandın mı?”

Tanık: “Evet.”

Hakim sordu: “Peki etkin pişmanlık kapsamındaki beyanlarında Ahmet Özer var mıydı?”

Tanık: “Hayır. Yıllar oldu. Her şeyi hatırlamıyorum. Hatırladıkça söylüyorum.”

Hakim sordu: “Ahmet Özer’i ne zaman hatırladın?”

Tanık: “Belediye Başkanı olduğunda.”

Belediye başkan adaylarının nasıl belirlendiğine ilişkin beyanları sorulunca tanık şöyle yanıtladı:

“1998’de Öcalan milletvekili ve belediye başkan adaylarını kendisi belirliyordu. Avukatlar gidip geliyordu, o şekilde belirliyordu.”

Enes isimli gizli tanık dinleniyor

Ahmet Özer duruşmasında ikinci gizli tanık duruşmaya SEGBİS ile bağlandı.

Hakim sanığın etkin pişmanlık beyanlarında Ahmet Özer isminin geçtiğini belirtti.

Hakim sordu: Ahmet Özer’i tanıyor musun?

Tanık: Evet. İstanbul Esenler’de Cemal Kavak adlı kişi KCK’nin şehir yapılanmasından sorumluydu. Kendisini o kişi üzerinden tanırım. 1999 yılıydı. Ben o zaman gençlik yapılanmasındaydım. Ahmet Özer bir akrabasının yurtdışına çıkması için Cemal’e para teslim etti. Daha sonra bu kişinin yurtdışına çıktığını, onu gönderdiğini söyledi.

Hakim: O parayla ne yaptınız?

Tanık: Örgüt evleri ve milislerin yol masrafları için kullandık, bir kısmını da yeme içme ihtiyaçlarımızda kullandık.

Hakim sordu: Ahmet Özer ile ilgili güncel bilgin var mı?

Tanık: 2023 yılında Ekrem İmamoğlu’nun Doğu ve Güneydoğu Bölgesi çalışmasından onun sorumlu olduğunu biliyorum. Ben bizzat kendisinden bilgi almadım ama örgüt üyesi arkadaşlarımdan aldığım bilgiler var. Diyarbakır’da 2024 yerel seçimlerinden önce örgütün üst düzey müfettiş kadro isimleriyle görüştüğünü biliyorum. Orada belediye başkanı olmak için irade beyanında bulunduğunu biliyorum.

Hakim: Örgütle bağlantın devam ediyor mu?

Tanık: Bununla ilgili cevap vermek istemiyorum.

17.13 – Tanık beyanlarından sonra Ahmet Özer beyan veriyor

Ahmet Özer, “İnsanları nasıl bu hale getiriyoruz? Nasıl bu kadar alçalabiliyoruz? Hiç tanımadığımız insanlara bu kadar iftira atabiliyoruz? Bir bilim insanı, bir sosyolog, bir felsefeci olarak bu beni Türkiye Cumhuriyeti toplumu için kaygılandıran bir durum… İnsanın için de iyi de kötü de var evet, ama eğitim gibi hukukun da görevi insanin içindeki iyiliği ortaya çıkartmaktır” dedi.

Özer, şöyle devam etti:

“Bu şahısları ben tanımıyorum. Belli ki bu tanıklar mahkeme mahkeme gezdirilip kişiler hakkında yalanlarda bulunmayla görevlendirilmiş kişiler. Biri 2019’da, biri 2020’de itirafçı oldum diyor. Neden 2019’da, 2020’de benden bahsetmemişler? Madem ben 1990’lı yıllarda örgüt üyesiymişsem neden güvenlik birimlerine bunu dememişler? Bu bile bunların yalancı iftiracı olduğunu ortaya koymuyor mu? Ben Belediye Başkanı oldum, televizyonlarda ilk konuştuğumda niye gidip güvenlik güçlerine söylememişler? Bu dosya hazırlanıp içinin boş olduğu görüldükten sonra bunlar devreye sokulmuş. Yargının bunlara alet olmaması lazım. Bu yöntemlere başvurulması ne hukuka ne toplumsal barışa katkısı yoktur.

“Hicran Berna birbiriyle çelişkili birçok ifadede bulundu. Avukatlarım buldu: bu kişi mahkeme mahkeme gezip pek çok kişi hakkında ifade vermiş. İddianamede DBP’ye 2007’de katıldım diyor, ama DBP 2014’te kuruldu. Bu da onun bir yalanı. Mahalleye, partiye gelip seminer verdi diyor; ben o dönem akademisyenim, ben nasıl bunlara katılırım bir devlet görevlisi olarak? Bu da yalanlarının bir parçası. Çamur at izi kalsın diye kendilerine iş edinmişler. Bu da bizi yaralıyor. Benim 2003, 2004, 2005, 2006, 2007 yılında yurtdışına çıkmadığım pasaportumda ortadadır. Benim Toroslar’da Belediye Başkan adaylığımı Abdullah Öcalan istemiş diyor. Murat Karayalçın ve Fikri Sağlar idi o dönemki adaylığımı destekleyenler, partinin genel başkanı ve sekreteri olarak. Öcalan Karayalçın’dan mı ya da Sağlar’dan mı istemiş aday olmamı? Ya da ben gidip Karayalçın ile Sağlar’a Öcalan beni istedi, beni aday yapın mı demişim? Bu nasıl olabilir?”

Tanık beyanlarından sonra Ahmet Özer beyanını böyle noktaladı:

“Bu yalan beyanları ve iftiraları kabul etmiyor, şiddetle reddediyorum. Ben bu Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşıyım, 30 yıl bu ülkeye hizmet verdim. Böyle ne idüü belirsiz insanlara prim verip bizi harcamak bu kadar kolay mı? Bizim gibi insanlar barışın teminatıdır, bu kişilerin neye hizmet ettiği açıktır. Böyle bir süreçte bu insanlara hukuk nasıl prim verir? Bölgede benim sözümün bir karşılığı vardır ama bu yalancı iftiracı insanlara kimse saygı duymaz. Bu iftiraların tamamını reddediyorum.”

17.35 -Ahmet Özer’in avukatı Hüseyin Ersöz tanık beyanları üzerine konuşmasını bu sözlerle sonlandırdı:

“Kamuoyunun gözü önündeki böyle bir insanın ismi bu zamana kadarki hiçbir operasyonda geçmiyor ama tutuklandıktan sonra tanıklar ortaya çıkıyor.

“Tanık beyanları kendi içinde çelişiyor, bir bütünlük arz etmiyor. Ahmet Özer kimi yurtdışına çıkartacakmış diye sordunuz, yeğeni dedi. Müvekkilimizin hiçbir yeğeniyle ilgili böyle bir hukuki süreç olmadığı için müvekkilimizin yeğenini yurtdışına kaçırması gibi bir durum hiçbir zaman söz konusu olmadı.

“İstanbul’da 1998 yılında Ahmet Özer’i İstanbul’da gördüm diyor tanık, ama kendisi o sene Mersin’de yaşıyor.

“Vermiş oldukları tek isim var, Cemal Kavak. Her iki tanığın da ifadelerimin bu isim üzerinden senkronize edildiğini bu yüzden düşünüyoruz. Verdikleri tek ortak isim Cemal Kavak; O da hayatta değil. Cemal Kavak’ı hazır etmek istesek böyle bir imkanımız yok çünkü adam ölmüş.

“Böyle bir tanık beyanına itibar edilemez. En önemli şeylerden biri: dosyanın içinde ara kararlar oluşturdunuz, dava dosyasına kattığınız delillerin tamamı müvekkilimizin lehine ama savcı da keşke böyle yapsaydı. Bunun ismi düşman ceza hukukudur. Lehteki delillerin saklanması bir cumhuriyet savcısına yakışmaz.
Ahmet Özer ile ilgili etkin pişmanlıktan faydalananların beyanı var mı diye tüm Türkiye’ye sordunuz. Size gelen yanıt: hayır, yok oldu.

“Söz konusu beyanlara itibar edilmemesini, bunların hukuka aykırı olduğunu belirtmek istiyoruz.”

Savunmaların ve gizli tanık ifadelerinin ardından iddia makamına söz verildi. Savcı ‘Kuvvetli suç şüphesi’ yönünden Ahmet Özer’in tutukluluğunun devamını talep etti.

Savcının ‘tutukluluğun devamı’ talebi sonrası Ahmet Özer’e son sözleri soruldu.

Prof. Dr. Ahmet Özer son sözlerinde şu ifadeleri kullandı:

“Bugün tarihi bir karar vereceksiniz. Ben 7 aydır özgürlüğümden mahrum durumdayım. Gelen bütün belgeli kanıtlar bizim lehimize. Bu yalancı tanıkların çelişkileri ortada. Bütün bu hususlar ortaya konulduğunda hakkın, hukukun tecellisini bekliyorum. Önce tahliyemi, sonra beraatimi talep ediyorum.”

Ahmet Özer’in avukatları son beyanlarını veriyor.

Saat 17.55 itibariyle Av. Hasan Sınar savcının tutukluluğun devamı talebi talebine tepki gösterdi:

“Biz 10 buçuktan beri ne anlattık? Hangi kuvvetli suç şüphesinden bahsediyorsunuz? Hangi delilleri karartma şüphesinden bahsediyorsunuz? Karartılabilecek tek bir delil var mı? 10 yıl önceki telefon konuşmasını delil diye koymuşsunuz, onu mu karartacak?

109. madde uyarınca adli kontrol uygulaması tutuklamaya alternatif tedbirdir. Tutuklama bir insanı öldürmek dışında ona yapabileceğiniz en büyük kötülük, derslerimde de hep anlatırım

Tutuklama yerine bu duruşmadan adli kontrol kararı çıkarsa bu yargılamadan ne eksilir? Ama yargı buradan bakmadığı için tutuklu sayılarımız katlandı. Ben müvekkilime adil yargılanma hakkı kapsamında bugün tutuklama kararı vermeyeceğinizi umut ediyorum. Tutuklama kararı yerine adli kontrol tedbirleriyle tahliyesine karar verilmesini talep ediyorum.”

Son sözlerin ardından duruşmada ‘ara karar’ için 15 dakika ara verildi.

Mahmut Tanal: Hukukun kırıntısı varsa beraat bekliyorum 

Ara karar için verilen arada İlke TV’ye konuşan CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal “Hukukun kırıntısı varsa beraat bekliyorum” dedi. Ahmet Özer’in, geçmişteki Ergenekon, Balyoz gibi davalarda olduğu bir ‘kumpasla’ karşı karşıya olduğunu ve bir ‘düşman hukuku’ uygulanmaya çalışıldığını belirten Tanal, gizli tanık beyanlarına da tepki göstererek “Mevcut anayasa uygulanacaksa, ceza muhakemesi hükümleri uygulanacaksa, maddi gerçeğin peşinde koşulacaksa kesinlikle tahliye edilmesi lazım” diye konuştu.

Mehmet Rüştü Tiryaki: Tahliye alsa bile başka davadan da tutuklu olduğu için tutukluluğu devam edecek

DEM Parti Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki de verilen arada İlke TV’ye açıklamalarda bulundu ve “Ahmet Özer bugün tahliye alsa bile başka davadan da tutuklu olduğu için tutukluluğu devam edecek” dedi.

Ahmet Özer’in ‘terör örgütü üyeliği’ suçlamasıyla tutukluluğunun yanı sıra ‘ihaleye fesat karıştırma’  suçundan da tutukluluğu bulunuyor.

Ahmet Özer: Onurlu bir Kürt vatandaş olduğum için buradayım

Eylül Deniz Yaşar

Tiryaki “Ancak yine de bugün tahliye kararı verilmesi tarihi bir karar olur. Çünkü bu dava belediyelere dönük baskının ilk ayağı.” diye ekledi.

Özer’in tutukluluğuna devam kararı 

Esenyurt’un seçilmiş Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’in Silivri’de görülen duruşmasında mahkeme ara kararını açıkladı.

Verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme başkanı, savcının talebini kabul ederek Özer’in tutukluluğuna devam kararı verdi.

Ahmet Özer Mahkeme salonundan ayrılırken alkışlarla uğurlandı.

İzleyicilerden “Esenyurt seninle, başkanım yalnız değilsin’ sesleri yükseldi.

Ahmet Özer’in bir sonraki duruşması 14 Temmuz Saat 10:00’da

Hüseyin Ersöz: Dosya kapsamıyla bağdaşan bir karar değil

Kararın ardından İlke TV’ye açıklamalarda bulunan Ahmet Özer’in avukatı Hüseyin Ersöz, “Doğrusunu söylemek gerekirse çok da dosya kapsamıyla bağdaşan bir karar değil.” diye konuştu.

Ahmet Özer: Onurlu bir Kürt vatandaş olduğum için buradayım

Gizli tanıkların çelişkili beyanlarda bulunduğunu belirten Ersöz, “Avukatların ve Ahmet Özer’in savunmaları dosyada isnat edilen suçlamaların temelden yoksun olduğunu gözler önüne seriyor. Dosyadaki deliller tartışmalı hale gelmişken, kuvvetli suç şüphesinden bahsetmek mümkün değil. Karara önümüzdeki günlerde itiraz edeceğiz.” dedi.

Özer’in kızı Av. Seraf Özer: Adaletsizliğe sessiz kalmayın

Mahkeme kararı sonrası açıklama yapan Ahmet Özer’in kızı Av. Seraf Özer “Lütfen adaletsizliğe karşı sessiz kalmayın. Adalet sadece mahkemelerin meselesi değil” dedi.

Av. Seraf Özer “Duvarlara konuştuğunuzu hissetmek… Haklılığın gücüyle 7,5 saat savunma yapmak ve ardından basmakalıp gerekçelerle tutukluluğun devamına karar verilmesi… Savunmalar iyiydi ama duvara konuştuk” diye konuştu.

Giriş Yap

Batman Burada ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

NOT: ✅ Oturumu açık tut kısmını aktif hale getirin.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Uygulamamızı İndir ve Yorum Yap 🌟