Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sánchez Amor, PKK’nin silah bırakma kararını “tarihi bir fırsat” olarak değerlendirdi. Amor, Terörle Mücadele Yasası’nın yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirterek, “Bu aşamada Meclis de sürece dahil edilmelidir” dedi.
Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta kamuoyuyla paylaşılan “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın ardından yeni bir süreç başladı. Çağrının ardından 1 Mart’ta ateşkes kararı alan PKK, 9 Mayıs’ta 12. Kongresi’ni topladığını ve 12 Mayıs’ta ise kararlarını açıklayarak çalışmalarını sonlandırdığını duyurdu.
Bu gelişmeyi ve süreci Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendiren Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye raportörü Nacho Sánchez Amor, kararın tarihi bir fırsat olduğunu belirterek, Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) Avrupa Birliği (AB) standartlarına göre yeniden düzenlenmesi gerektiğini kaydetti.
AB’ye katılım süreci
Amor, Türkiye’nin AB’ye katılım süreci ve demokratik standartlarının PKK etrafında olanlar ve Kürt sorununun çözümüne dair ihtimallerle yakından bağlantılı olduğunu ifade ederek, katılım sürecinin demokrasiyle ilgili zorunlu kriterleri içerdiğini ancak Türkiye’nin mevcut durumunun böyle bir ilişkiyi sürdürmeye imkan tanımadığını kaydetti. Katılımın yanında bir diğer hattın ortak çıkarlar olduğunu söyleyen Amor, ortaklığın siyasetle daha yakından ilişkili olduğunu belirtti. Amor, “Katılım sürecini yeniden başlatmak için herhangi bir koşul bulunmuyor. Aynı zamanda Türkiye ile ilişkiyi sürdürmemiz gerektiğini de net biçimde dile getiriyoruz. Çünkü Türkiye çok önemli bir komşu ve ortaktır” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin Avrupa’nın güvenlik mimarisindeki rolüne değinen Amor, “Ancak bu, Türkiye’nin hükümet yanlısı medyasının sürekli kamuoyuna sunduğu şekilde değildir. Sürekli bu fikri savunan makaleler ve yazılar yayımlanıyor. ‘Askeri gücümüz Avrupa Birliği üyeliğinin kapılarını açıyor’ deniliyor ama bu olmayacak. Çünkü AB’ye üye olmak demokrasiyle ilgilidir. Yani üyelik insansız hava araçlarıyla ilgili değildir. Bunu yıllardır tekrarlıyoruz. Örneğin Karadağ, jeopolitik açıdan çok önemli bir ülke değil aksine küçük bir ülke ve büyük bir jeopolitik aktör değil. Fakat Karadağ, Türkiye’den çok önce AB’ye üye olacak. Çünkü üyelik askeri güçle ya da jeopolitik konumla ilgili değil. Türkiye’nin dış politikadaki Avrupa’yla uyum oranı yüzde beş düzeyindedir. Bu tarihi olarak en düşük seviyedir. Ele almamız gereken şey budur” dedi
Kanunların uygulanma biçimi
Terörle Mücadele Kanunu’nu (TMK) eleştiren Amor, “Sorun sadece yasanın varlığı değil aksine onun uygulanma şeklidir. Bu nedenle özellikle siyasi düzeyi yüksek her davada yer alan İstanbul savcısını işaret ediyorum. Bu davalarda hep İstanbul savcısı yer alır çünkü yargıda siyasi iktidarın uzun kolu gibidir. Terörle mücadele yasası ciddi bir sorundur ve bu yasa, sadece gerçek teröristlere karşı değil, belediye başkanlarına, öğrencilere, aktivistlere, gazetecilere, avukatlara, doktorlara karşı da kullanılmaktadır” diye belirtti.
TMK’nin Türkiye’yi gerçek bir demokrasi olarak görmelerinin önündeki en büyük engel olduğunun altını çizen Amor, “Ancak PKK’nin silahları harika bir haber. Bu kapsamda Abdullah Öcalan’ın çağrısını da memnuniyetle karşıladık. PKK’nin ve Kürt hareketinin tarihi lider olarak Öcalan’ın işaretini takip etme kararını da memnuniyetle karşılıyorum. Bu karar ülkede yeni bir umut yaratıyor ve bu fırsat heba edilmemeli. Bu yeni bir fırsat penceresidir ve yeni bir tarihi imkandır. Bu aynı zamanda terörle mücadele yasasına artık ihtiyaç duyulmamasının bir başka nedenidir” ifadelerini kullandı.
‘Liste ülkenin yarısı kadar’
Avrupa ile daha uyumlu bir “terörle” mücadele yasası oluşturmanın mümkün hale geleceğini söyleyen Amor, Avrupa Konseyi’nin, Türkiye’ye yasayı değiştirmesi talebini sürekli yaptığını hatırlattı. Yasadaki değişikliklerin Türkiye’ye vize serbestisi gibi fırsatlar sunabileceğini belirten Amor, “Eğer ortada acil bir terör tehdidi yoksa farklı bir hukuki düzenleme ile bu yasa ele alınabilir ve böylece gerçek bir demokrasi olarak kabul edilmenin önündeki engellerden biri ortadan kalkar. Bu da Kürt hareketi, Kürt talepleri, CHP’nin talepleri ve aktivistlerin yanı sıra toplumdaki eleştirel tüm unsurların terörizmle suçlanmaması için uygun ortamı yaratır. Bu nedenle iki konu birbiriyle bağlantılıdır. Katılım sürecinin askıya alınmış olması ile bu katı hukuk çerçevesine ve onun gerçek teröristler için yazılmış olmasına rağmen ülkedeki herhangi biri için kullanılmasına gerek kalmaması birbirine bağlıdır. Çünkü terörizmle suçlanan kişilerin listesi ülkenin yarısı kadardır” diye konuştu.
‘Meclisi sürece dahil olması gerek’
Amor, Türkiye’nin Kürt sorununu yasalar çerçevesinde çözmesi gerektiğini belirterek, bu aşamada Meclis’in de sürece dahil olması gerektiğini kaydetti. Amor, “Görüşmeler muhtemelen kamuya açık olmayacak ancak parlamentoyu bu sürece dahil etmeliyiz. DEM Parti bu işi çok iyi yapıyor. Öcalan’ın muhatabı olmak bakımından çok iyi bir iş çıkarıyorlar. Aynı zamanda ülkedeki hemen her siyasi partiyle görüştüler. Herkes onların kilit bir aktör olduğunu biliyor” dedi.
‘Dahil olmaya hazırız’
AB’nin sürece dahil olup olmaması konusunda Amor şunları söyledi: “Avrupa Birliği olarak çağrılırsak bu işe dahil olmaya hazırız. Eğer bizden yardım istenirse ve faydalı olacağımız düşünülürse, çok memnun oluruz. Ama herhangi bir davet ya da ilgili yetkililerle konuşmadan bu meseleye atlamak olmaz. Davet edilmemiz hâlinde büyük memnuniyet duyarız ama bu Türkiye’nin iç meselesidir. Sürece başka aktörleri dahil edebilecek tek ülke Türkiye’dir.”