Loading...
tr usd
USD
0.010%
Amerikan Doları
42,85 TRY
tr euro
EURO
0.010%
Euro
50,92 TRY
tr gbp
GBP
0.080%
İngiliz Sterlini
58,45 TRY
bist-100
BIST
0.33%
Bist 100
11.377,16 TRY
usd gau
Petrol
-0.14%
Brent Petrol
62,29 USD
gau
GR. ALTIN
0%
Gram Altın
6.170,37 TRY
tr btc
BTC
0.12%
Bitcoin
3.750.253,06 TRY

Ayşegül Doğan: Leyla Zana Kürt olduğu için hedef alındı

featured

Türkiye’nin Suriye’ye ve oradaki Kürtlere yönelik tutumunu eleştiren DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Türkiye’nin diyalog ve müzakereyi esas alması ve yapıcı bir rol oynaması gerektiğini belirtti.

 

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin dün yaptığı Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısına ve güncel gelişmelere ilişkin genel merkezlerinde basın toplantısı düzenledi.

 

Ülkedeki yoksulluğa işaret eden Ayşegül Doğan, bu durumu, eşitlik ve adalet eksikliği nedeniyle ortaya çıktığını söyledi. Ayşegül Doğan, açıklanan asgari ücrete de tepki gösterdi ve kendilerinin bu ücretin en az 46 bin lira olmasını istediklerini belirtti. Meclis’te kabul edilen 2026 yılı bütçesine de değinen Ayşegül Doğan, “Türkiye’nin karşı karşıya olduğu riskleri fırsata dönüştürme kapasitesi göstermek yerine geçmişin tekrarıyla bizleri karşı karşıya bıraktığını, işçinin, emekçinin, engellinin yani hayatta alın terinden başka hiçbir yatırımı olmayan, hiçbir sermayesi olmayanların bütçesini olmadığını ve onların bütçesi olana kadar da mücadele kararlılığımızı sürdüreceğimizi ifade etmek isteriz” dedi.

 

‘İKİNCİ AŞAMAYI KONUŞTUK’

 

Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne değinen Ayşegül Doğan, “Umutların kırılmamasından, aksine güçlendirilmesinden yanayız. Farklı fikirler süreci zayıflatmaz. Eleştiriler ve öneriler süreci zayıflatmaz. Aksine güçlendirir. Ama maksatlı saldırılar süreci zayıflatmaya dönüktür. Önemli olan artık ortak bir yolun bulunması. Birinci aşamayı geride bıraktık. MYK’mız elbette ikinci aşamayı değerlendirdi. Çünkü ikinci aşamanın eşiğindeyiz. İkinci aşama DEM Parti için yasal düzenlemeleri ifade ediyor. Siyasi zeminin hukukla desteklenmesini, ancak bununla tescillenebileceğini ifade ediyor bizim için” diye kaydetti.

 

‘SÜREÇ İLERLİYOR’

 

Sürecin tıkandığına dair tartışmalara ve iddialara değinen Ayşegül Doğan, “Süreç ilerliyor mu? İlerliyorsa nasıl ilerliyor? Soruları var. Elbette komisyonla bağlantının nedenleri de var. Ama net bir cümleyle ifade etmek gerekirse sürecin ilerlediğini söyleyebiliriz. Süreç ilerliyor. Her şeye rağmen ilerliyor. Saldırılara rağmen ilerliyor. Olması gereken hızda olmamasına rağmen ilerliyor. Toplumsal beklenti bu hukuki düzenlemelerin bir an evvel hayata geçirilmesi. Hem demokratikleşmenin sağlanması hem de artık ihtiyaç duyulan adaletin geciktirilmeden sağlanabilmesi için adım atılması” diye konuştu.

 

‘İHTİYAÇ DUYULAN YASALAR ÇIKARILMALI’

 

Ayşegül Doğan, partilerin komisyona sunduğu raporlara da işaret ederek, bazı siyasi partilerin raporlarını yetersiz bulduklarını, bu yetersizliklerin ortak rapora sürecinde tamamlanması gerektiğini ifade etti. Ayşegül Doğan, “Tüm siyasi partiler de bu eleştiri ve önerileri demokratik bir olgunlukla karşılamalı ve gayretleri bunu gidermeye dönük olmalı. Önümüzdeki dönemde de ortaklaşabilecekleri nokta, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu yasal düzenlemelere ilişkin olmalı. Şartlarla, olmazlarla değil olurlarla masaya gelmeli siyasi partiler”  ifadelerini kullandı.

 

DOĞRU TEŞHİS DOĞRU ÇÖZÜME GÖTÜRÜR

 

Komisyonun tek başına Kürt sorunu ve demokrasi sorununu çözemeyeceğini, ancak bu hususlara giden yolu açabileceğini ifade eden Ayşegül Doğan, “Demokratik çözüm kanallarını oluşturabilir. Bunun için ortak bir teklif çıkarabilir. Ve bu toplumsal konsensüs Mecliste bir barış mesaisine dönüştürebilir. Beklentimiz bu. Silahların tümden devre dışı bırakılacağı ve bunun kalıcı hale getirileceği yasal düzenlemeler oluşturulmalı. Burada da eşitlik ilkesi uygulanmalı. Bazı siyasi partiler Kürt sorunu demekten imtina etmiş. Oysa sorun apaçık ortada. Kürt sorunu. Bunu Türkiye’de böyle adlandırmasak da Türkiye dışında böyle konuşuluyor. Bölgesel etkileri itibariyle böyle. Uluslararası etkileri itibariyle böyle. Sorunu doğru tanımlayınca, doğru teşhis edince, doğru tespit edince gerçekçi yöntemlerle ilgili ilerlemekte daha kolay olabilir” diye kaydetti.

 

‘CİDDİYET İLE YAKLAŞILMALI’

 

Toplumsal güven gerektiren bir takım adımlara ihtiyaç olduğunu belirten Ayşegül Doğan, sorumluluk alınması gerektiğini belirtti. Sorumluluğun sadece DEM Parti’nin sorumlu olmadığına kolektif bir sorumluluğun gerektiğine işaret eden, Ayşegül Doğan, “Bütün siyasi partilerin sorumluluğu. Hiçbir siyasi parti kendi siyasi çıkarlarına, ajandasına ya da kendi siyasi gelecek hesaplarına göre yaklaşmamalı. Ciddiyetle yaklaşmalı, samimiyetle yaklaşmalı, sahicilikle yaklaşmalı, rasyonel bir şekilde yaklaşmalı. Bu fırsatın ender rastlanan bir fırsat olduğunu unutmamalı, hep hatırda tutmalı. Belki yüzyılda bir karşılaşabileceğimiz çok büyük bütün Türkiye’yi içeren bir fırsatla karşı karşıyayız” diye belirtti.

 

DİYALOG VE MÜZAKERE YÖNTEMİ ESAS ALINMALI

 

Ayşegül Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “86 milyonu ilgilendiren bir meseleden bahsediyoruz. 86 milyonun geleceğini yeniden kuracak ve bu kurucu siyasal iradeyi gösterecek bir fırsattan bahsediyoruz. İşte bu fırsat Türkiye’yi çok daha iyi yerlere taşıyabilir. Hepimizin eşit hissettiği, hepimizin ilişkilerinin yeniden düzenlendiği bir fırsat. Adaletin herkes için eşit koşullarda, ayrımsız bir şekilde işlediği bir, Türkiye görmek istiyor insanlar. 10 Mart Mutabakatı ile ilgili çeşitli tartışmalar ve açıklamalar var. Demokratik bir Suriye aynı zamanda Ortadoğu’daki demokrasiye katkı sağlayacak. Türkiye’deki demokrasiye katkı sağlayacak. Tıpkı Türkiye’deki demokratikleşmenin bölgesel etkilerinin olabileceği gibi orada yaşanan gelişmeler de burayı etkiliyor ve etkileyecek. Diyalog ve müzakere yönteminin esas alınması gerektiğini düşünüyoruz. SDG ve Şam arasında diyalog, aynı zamanda Türkiye ile diyalog ve temastır.  Sorunları ancak konuşarak çözebiliriz. Ancak tehdit olarak ifade edilen konular ve konu başlıkları diyalog yoluyla çözülebilir. Tehdit değil, bir fırsata dönüştürülebilir diyalog kurarak. Tehdit olarak görünen esasında tehdit teşkil etmeyen konular. Başta SDG ile görüşmek, diyalog kurmak temas kurmak ve sorunları diyalog yoluyla çözmek gibi.

 

YAPICI ROL OYNAMALI

 

Türkiye Suriye’de yapıcı bir rol oynamalı. Aleviler, Dürziler, Kürtler orada diken üstünde yaşamamalı, özgürce yaşayabilmeli, katılımcı bir modelle kendilerini güvende his hissetmeliler. Suriye’nin çok kültürlü, çok kimlikli yapısı binlerce yıldan süzülüp gelen bir yapı. Onu yok sayan ve katı merkeziyetçiliği dayatan modeller yerine herkesin kendisini ifade edebileceği ve özgür hissedeceği ve ait hissedeceği; yani Suriye’nin özüne, yapısına, tarihsel dokusuna, sosyolojik dokusuna uygun bir çözüm bulunmalı. Suriye’de müzakere ve demokratik entegrasyon sürecinin uzaması ancak ve ancak istikrarsızlık isteyen güçlerin işine yarar. Bu güçlerin alanını genişletmek yerine demokratik entegrasyon ve müzakere sürecini güçlendirerek bu güçlerin alanını daraltmak ve zayıflatmak gerekir. Bu iki durumda Türkiye’yi de güçlendirecektir. Oradaki demokratik müzakere sürecinin ilerlemesi tüm Ortadoğu’ya demokratik etkileri itibariyle olumlu katkıda bulunacaktır.

 

TESADÜFEN SEÇİLMEDİ

 

Nasıl Beyaz Toros tesadüfen seçilmediyse bu defa Leyla Zana ismi de tesadüfen seçilmedi. Tribünlerde yaşananlara kötü tezahürat, çirkin söz, kötü söz deyip geçiştiremeyiz. Bu ırkçılık adını koymak gerekir. Bu cinsiyetçilik adını koymak gerekir. Leyla Zana Kürt olduğu için hedef alındı. Bunu da açıkça söylemek gerekir. Leyla Zana, Kürtlerde temsil ettiği değerler dolayısıyla hedef alındı. Bunu yalnızca onun şahsına dönük bir hedef alma olarak değerlendirmemek gerekir. Daha ötesinde söylenmek istenenleri görmek ve buna göre pozisyon almak gerekir. Hamasetten, kandan, çatışmadan beslenenler kesinlikle kaybedecekler. Ancak gelin onlara karşı birlikte mücadele edelim.”

 

‘KIRMIZIÇİZGİLER DE KONUŞULABİLİR’

 

Ayşegül Doğan, gazetecilerin sorularını da yanıtladı. MHP Genel Başkanı Feti Yıldız’ın Anayasa’nın ilk dört maddesine dair, “Kırmızıçizgi” nitelendirmesine dair soruyu yanıtlayan Ayşegül Doğan, “Biz kırmızıçizgilerle masaya gitmek yerine olurlarla masaya gitmek gerektiğini düşünüyoruz. Bu konudaki tavrımız da son derece açık bizim. Hiçbir gizli saklı tarafı da yok. Kırmızıçizgiler yerine gelin böyle çizgiler koymayalım. Barış hukukunu ortaya koyalım. Rasyonel bir biçimde ortaya koyalım. Kavga ederek değil, konuşarak, diyalogla, temasla, tekrar ediyorum, kırmızıçizgilerle değil, olurlarla, asgari müştereklerle ortak bir dil yaratarak o dili yöntemde ve uygulamada göstererek bütüncül bir şekilde parçalayarak ayırarak ya da kategorize ederek değil Bir bütün yaklaşarak bir çözüm bulmak durumundayız.  Ortak noktalarda buluşmak için gerekirse kırmızıçizgiler de konuşulur elbette varsa. Ama önemli olan bu farklılıkları ortak bir noktada buluşturabilmek. Bunu başarabileceğimize inanıyoruz” dedi.

 

Giriş Yap

Batman Burada ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

NOT: ✅ Oturumu açık tut kısmını aktif hale getirin.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Uygulamamızı İndir ve Yorum Yap 🌟