Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Türkiye’de çözümü konuşurken, Suriye’deki Kürtlere yönelik savaşı kabul etmeyiz.” dedi.
DEM Parti Grup Başkanvekili Koçyiğit, ANF’ye verdiği röportajda, gündemi değerlendirdi.
İktidarın Kürt sorununa hala güvenlikçi perspektiften baktığına işaret eden Koçyiğit, “Kürt sorununu sadece silah ve güvenlik sorununa indirgemek, sorunu halının altına süpürmek anlamına gelecektir, ki böyle bir yaklaşımın kalıcı bir çözüm getirmeyeceği de açık ve nettir.” diye konuştu.
Komisyonun mecliste en geniş siyasi katılımla kurulmasının ve meclisin Kürt meselesinin demokratik çözümü için bir siyasi irade göstermiş olmasının çok olumlu ve anlamlı bir gelişme olduğunu ifade eden Gülistan Kılıç Koçyiğit, komisyonun ilk toplantısında kendi çalışma hukukunu belirlediğini, ikinci toplantıda güvenlik bürokrasisinin komisyon üyelerini bilgilendirdiğini hatırlatarak, 12 Ağustos günü gerçekleşen üçüncü toplantıda ise sorunun anlaşılır kılınması açısından dinlenmesi gereken kişiler ve kurumlara dair bir yöntem tartışması yürüttüklerini aktardı.
DEM Partili Koçyiğit, bu bağlamda gelecek hafta ilk olarak kişiler ve kurumların dinlenmeye başlanacağını belirterek, “Bu anlamıyla kendi mecrasında akan bir çalışma takvimi var. Ancak zaman ilerledikçe belki bu çalışma sürelerini uzatma ihtiyacı açığa çıkacaktır. Çünkü haftada bir gün toplantı yetersiz kalır. Komisyonun bu kadar derin ve geniş alanı kapsayan bir tartışmayı, bir süreci haftada bir toplantıyla yürütmesi çok mümkün görünmüyor. Biz gün olarak süreleri uzatmanın faydalı olacağını düşünüyoruz ve bu öneriyi de komisyona yaptık.” açıklamasını yaptı.
Komisyonun çalışma takviminin aralık ayının sonunda biteceği söylense de ihtiyaç halinde çalışma sürelerinin iki ay uzatılabileceğini aktaran Koçyiğit, ancak 1 Ekim itibarıyla sürecin ihtiyaçlarını karşılayacak acil yasal düzenlemelerin mecliste hızla yapılması gerektiğini ifade etti.
Kürt sorunu nedeniyle yapılmış bazı hukuksal düzenlemelerin hızla ortadan kaldırılması gerektiğini vurgulayan Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Terörle Mücadele Kanununun (TMK) ortadan kaldırılması gerekiyor. İnfaz düzenlemesinin sil baştan yapılması gerekiyor. Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Yine örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Siyasi partiler yasasındaki siyaset yapmanın önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Fakat bunların hepsi bir süreç işi. Bütün bunları bu komisyon hemen yapacak diye bir yaklaşımın doğru olmadığını düşünüyoruz.” diye konuştu.
Komisyonda önemli olanın Kürt meselesinin kök nedenlerini iyi tespit etmek ve bunları ortadan kaldıracak bir demokratik dönüşümü sağlamak olduğunu vurgulayan Gülistan Kılıç Koçyiğit, bu anlamda demokratik dönüşüm ve demokratik entegrasyon yasalarının mutlaka bu komisyon eliyle tartışılması ve bir taslağın ortaya çıkması gerektiğini söyledi.
Kürt sorununu salt silah bırakmaya ya da silah bırakanlara dönük hukuki düzenlemelerin yapılmasına indirgeyen bir yaklaşımı doğru bulmadıklarını ifade eden, Koçyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sorunun nedenine odaklanıp, nedenleri ortadan kaldıracak bir yaklaşıma, bir perspektife ve buna dair yasal güvencelere ihtiyaç var. Bunlar yapıldığında zaten demokratikleşme açısından adımlar atılmış olacak. Demokratikleşmenin kendisi Kürt sorununun çözümünün yolunu açacak, Kürt sorununun çözümü de Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünü açacak. İç içe birbirini besleyen, birbirinden kopmaz bir meseleden bahsediyoruz.”
“Kürt sorunu bir güvenlik sorunu değildir, bir terör sorunu asla değildir.” diyen Gülistan Kılıç Koçyiğit, şunları kaydetti:
“Kürt sorunu, devletin tekçi anlayışı sonucunda açığa çıkmış bir sorundur. Sistemin Kürdün reddi ve inkarına yaslanarak yol alması nedeniyle ortaya çıkmış bir sorundur. Kürt sorunu inkar ve asimilasyon politikalarının bir sonucudur. O anlamıyla nedenleri iyi anlayıp, iyi analiz edip, onları ortadan kaldıracak bir perspektife ihtiyaç var. Yoksa Kürt sorununu sadece silah sorununa, sadece güvenlik sorununa indirgemek aslında yine sorunu halının altına süpürmek anlamına gelecektir, ki böyle bir yaklaşımın kalıcı bir çözümü getirmeyeceği de açık ve net. Onun için Sayın Öcalan, ‘yapısal bir dönüşüme, demokratik entegrasyon yasalarına ihtiyaç var’ derken, tam da buna işaret ediyor. Barış başka bir şey, demokratikleşme başka bir şey. Çünkü barış ilk elden yapılabilir ama barışın demokratikleşmeyle taçlandırılması lazım ki barış ve çözüm kalıcı olabilsin. Yoksa sadece barış yapmak, Kürt sorununda şiddet ve silahları devreden çıkarmak meselenin çözüldüğü anlamına gelmeyecektir. Kürt sorunu neden açığa çıkmıştır? Neden silah devreye girmiştir? Bu sorulara gerçekçi yanıtlar vermek ve bu gerçekçi yanıtların sonucunda da gerçekçi ve kalıcı çözümler oluşturmak gerekiyor.”
Rojava’nın hedef alınmasının devam eden güvenlikçi perspektifin yansımaları olduğunu vurgulayan Gülistan Kılıç Koçyiğit, bu yaklaşımlardan ve pratiklerden vazgeçmek gerektiğinin altını çizdi.
Bu tür uygulamaların sonuç vermediğini 40 yılı aşkın bir zamandır herkesin anladığını ifade eden Koçyiğit, zaten sonuç vermediği için bugün çözümü konuşmak için bir komisyon kurulduğunu hatırlattı.
Tam da bu yüzden Kürt sorununun demokratik çözümünün bir zorunluluk olduğunu kaydeden Gülistan Kılıç Koçyiğit, şu sözleri kullandı:
“Burada herkesin sürece uygun davranması gerekiyor. En büyük sorumluluk tabii ki iktidara ve güvenlik bürokrasisine düşüyor. İktidarın bu konuda duyarlı davranıp, sorunu sekteye uğratabilecek, süreci sabote edebilecek duruş, düşünce, yaklaşım ve pratiklerden uzak durması gerekiyor. Bu meseleyi demokratik ve barışçıl temellerde çözecek bir yaklaşımı herkesin esas alması gerekiyor. O anlamıyla güvensizliği derinleştirecek, kamuoyundaki şüpheleri ve soru işaretlerini büyütecek yaklaşımları doğru bulmadığımızı ifade ediyoruz.
Kürt sorunu dediğimiz şey bütünlüklü bir sorun. Zaten en büyük sorunlardan biri Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesi, çok açık ve net. Her bir parçanın bir başka ülkenin, statükocu devletin sınırlarında kalması ve neredeyse bütün ülkelerin Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerini yok sayması üzerine kurulu bir sorundan bahsediyoruz. O anlamda sadece Türkiye’ye özgü bir sorundan bahsetmiyoruz. Bu sorunun bir parçası halihazırda Başûr, bir parçası Rojava, bir parçası Rojhilat, bir parçası da burasıdır. Bu anlamıyla birbirinden ayrı, birbirinden yalıtık sorunlardan ya da meselelerden bahsetmiyoruz.
Biz zaten Türkiye’de çözümü konuşurken, Suriye’de Kürtlere yönelik bir savaşı kabul etmeyeceğimizi ilk günden beri söyledik. Kobanê’ye bomba yağarken, Diyarbakır’da barış olmaz. Bu çok açık ve net. Ya da Güney Kürdistan’da Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerine saldırarak, orada operasyonlar yaparak Türkiye’de barış sağlayamazsınız, her şeyden önce Kürtlerin rızasını alamazsınız. Burada bütüncül bir politikaya, bir yaklaşıma ihtiyaç var. Çünkü Kürtler meseleye böyle bakıyorlar. Biz de meseleye böyle bakıyoruz. Her parça diğer parçayı etkiliyor. Her parçadaki Kürtler, diğer parçadaki Kürtlerin durumuna bakıyor ve bakacaktır da. Bunu görmeyen bir siyasi akıl zaten çözümü de geliştiremez. Biz ne Rojava’da ne Başûr’da ne Maxmûr’da ne de bir başka yerde Kürtlere yönelik yapılacak bir saldırıyı kabul etmiyoruz.”
Kurdistan24