“Barışa giden yol: Hafıza ve Adalet” konferansında devletin barış sürecine yönelik somut adımlar atmaması eleştirildi. Konferans sonuç bildirgesinde, askeri operasyonların durdurulması, sivil toplumun sürece dahil edilmesi ve hakikat komisyonlarının kurulması gibi somut öneriler sıralandı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından 21-22 Haziran tarihlerinde Diyarbakır’da düzenlenen “Barışa giden yol: Hafıza ve Adalet” konferansının sonuç bildirgesi açıklandı. İHD Diyarbakır Şubesi’nde yapılan açıklamaya İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban da katıldı.
Küçükbalaban, barışa yönelik güçlü bir toplumsal talep olduğunu vurgularken, özellikle devletin sürece dair ciddi ve kamuoyuna yansıyan bir adım atmadığını ifade etti. “8 ayda tarafların bir kısmının önemli adımlar attığını biliyoruz, görüyoruz. Ancak devletin henüz ciddi bir adım atmadığını görüyoruz” diyen Küçükbalaban, barış sürecinde siyasi ve bürokratik iradenin sorumluluk alması gerektiğini belirtti.
‘Askeri operasyonlar durdurulmalı’
Küçükbalaban, Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta açıkladığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”na dikkat çekerek, ardından PKK’nin ateşkes ilan ettiğini ve 12 Mayıs’ta kongre toplayarak silahsızlanma kararı aldığını hatırlattı. Ancak hasta ve siyasi mahpuslar ile Öcalan’ın koşulları konusunda bir ilerleme olmadığını vurgulayan Küçükbalaban, askeri operasyonların devam etmesinin süreci sabote ettiğini belirtti:
“Yeni operasyonların olması, askeri operasyonların sürmesi ve yeni yaşam kayıplarının yaşanması bu süreci sabote eder. En azından askeri operasyonlar durmalı ve siyasi sürecin tartışmaya açılmasının önü açılmalıdır.”
‘Herkese sorumluluk çağrısı’ öne çıktı
Konferansın sonuç bildirgesini İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz okudu. Yılmaz, konferansın çatışmalı süreçten etkilenen yurttaşlar, sivil toplum örgütleri, akademisyenler ve meslek odalarının katılımıyla yürütüldüğünü ve barışa katkı sunacak önerilerin geliştirildiğini söyledi.
Birinci gün, doğrudan çatışmalardan etkilenen yurttaşların tanıklıklarıyla başladı. Faili meçhul cinayetler, zorla kaybetmeler, köy boşaltmaları ve sokağa çıkma yasaklarının ortaya çıkardığı ihlallerin adalet ihtiyacını hâlâ karşılamadığı vurgulandı. Uğur Kaymaz ve Eren Bülbül’ün anneleri tarafından gönderilen mesajlar ise, farklı toplumsal acılar arasında bağ kurulmasının önemini gösterdi.
Süreçte görülen temel sorunlar:
Yılmaz, konferansta öne çıkan sorunları şöyle sıraladı:
- Hakikat ve yüzleşme eksikliği, cezasızlık politikalarının sürmesi
- Güvenlikçi politikaların devamı
- Sivil toplumun sürece dahil edilmemesi
- Kadın, genç ve kimlik gruplarının temsiliyet eksikliği
- Tanıklıkların belgelenmemesi ve hafızalaştırma eksikliği
- İktidarın barış dili kullanmaması
Öne çıkan öneriler:
Konferansta dile getirilen çözüm önerileri arasında şunlar yer aldı:
- Barış sürecine tüm toplumsal kesimlerin katıldığı geniş buluşmalar yapılmalı
- Hasta ve politik mahpuslar serbest bırakılmalı, hukuki eşitsizlikler giderilmeli
- PKK tarafından alıkonulan kamu görevlileri serbest bırakılmalı
- AİHM ve AYM kararları derhal uygulanmalı
- Sivil toplum sürece aktif biçimde dahil edilmeli
- Bağımsız hakikat komisyonları kurulmalı, devlet arşivleri araştırmaya açılmalı
- Köylerine dönemeyen yurttaşların dönüşü sağlanmalı
- KHK’yle ihraç edilen kamu emekçileri görevlerine iade edilmeli
- Kadınların sürece eşit katılımı güvence altına alınmalı
- Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi Hafıza Müzesi kamuya açılmalı
- Anadil ve kültürel haklar anayasal güvence altına alınmalı
- Kayyım uygulamaları sona erdirilmeli, seçilmiş belediye başkanları görevlerine iade edilmeli
Yılmaz, “Ayrıca mağdur yakınlarının tanıklıkları, hakikat ve adalet ekseninde yeni bir toplumsal zemine duyulan ihtiyacı bir kez daha görünür kılmıştır. Konferans boyunca farklı alanlardan gelen katkılar, barışın yalnızca siyasal değil, aynı zamanda toplumsal bir mesele olduğunu ortaya koymuştur. Katılımın genişliği ve ifade edilen görüşlerin çeşitliliği, çatışma çözümüne yönelik tartışmaların çoğulculuk temelinde yürütülmesi gerektiğini göstermiştir” diye belirtti. (MA)