HÜDA PAR tarafından hazırlanan ve TBMM Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na sunulan raporda, PKK’nin tasfiyesine yönelik yürütülen sürecin çok boyutlu şekilde ele alındığı belirtildi. 23 Aralık 2025 tarihli raporda, şiddetin sona erdirilmesinin hayati öneme sahip olduğu vurgulanırken, bu sürecin kalıcı sonuçlar doğurabilmesi için açık, kapsayıcı ve net yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğu ifade edildi
“KANIN DURMASI İNSANİ BİR SORUMLULUKTUR”
Raporda, yaklaşık yarım asırdır süren silahlı şiddetin Türkiye’de on binlerce can kaybına yol açtığı, ciddi ekonomik ve toplumsal tahribatlar oluşturduğu hatırlatıldı. Şiddetin sona erdirilmesinin yalnızca güvenlik meselesi değil, aynı zamanda insani ve vicdani bir sorumluluk olduğu ifade edildi.
Yeni sürecin, geçmiş dönemlerden farklı olarak Kürt meselesi ile şiddet sorununun birbirinden ayrılarak ele alınması gerektiği vurgulandı. Rapora göre hedeflenen temel sonuç, terör ve şiddetin Türkiye gündeminden tamamen çıkarılmasıdır.
YENİ SÜRECİN BAŞLANGICI VE MECLİS KOMİSYONU
Raporda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2024 yılında Ahlat, Malazgirt ve TBMM’de yaptığı birlik ve kardeşlik vurgulu konuşmalarının ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla yeni bir sürecin başladığı hatırlatıldı. Bu gelişmelerin ardından Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat 2025’te silah bırakma ve fesih çağrısı yaptığı, 11 Temmuz 2025’te ise sembolik silah yakma töreninin gerçekleştirildiği kaydedildi.
Bu sürecin devamında TBMM bünyesinde Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun kurulduğu, Komisyonun 5 Ağustos 2025’te çalışmalarına başladığı belirtildi.
ŞİDDET SORUNU VE PKK GERÇEĞİ
Raporda, PKK’nin Kürt meselesinin ortaya çıkardığı sosyo-politik zeminden beslendiği ancak şiddet yöntemlerinin Kürt halkına ağır bedeller ödettiği ifade edildi. Resmî verilere göre 1984’ten bu yana on binlerce kişinin hayatını kaybettiği, milyonlarca insanın yerinden edildiği ve ekonomik kaybın trilyon dolarlarla ifade edildiği aktarıldı.
PKK’nin silah ve şiddet yöntemlerinin, Kürt meselesinin çözümünün önündeki en büyük engellerden biri haline geldiği vurgulandı. Raporda, “Silah sussun, siyaset konuşsun” ilkesinin bir temenni değil, zorunluluk olduğu ifade edildi.
ÖNCEKİ ÇÖZÜM SÜREÇLERİNE ELEŞTİRİ
Raporda, Oslo görüşmeleri ve 2013–2015 Çözüm Süreci’ne de yer verilerek, şeffaflık eksikliği, PKK’ye alan açılması, Kürt meselesi ile şiddet sorununun iç içe geçirilmesi ve temel hakların pazarlık konusu yapılmasının ciddi hatalar olduğu belirtildi.
Bu süreçlerin bedelinin, hendek olayları ve 6–8 Ekim olaylarında sivillerin canıyla ödendiği ifade edildi. Yeni süreçte aynı hataların tekrarlanmaması gerektiği vurgulandı.
ENDİŞELER VE DIŞ MÜDAHALELER
Raporda, sürecin emperyalist ve siyonist müdahalelere kurban edilme riskine dikkat çekildi. Bölgesel gelişmeler, Suriye sahası, ABD ve İsrail politikaları bağlamında değerlendirilirken, sürecin sabote edilmesine karşı toplumsal ve siyasal ortak duruş çağrısı yapıldı.
Hukuki düzenlemelerin zamanlaması ve kapsamına ilişkin belirsizliklerin süreci tıkayabileceği uyarısında bulunuldu.
KÜRT MESELESİ: TARİHSEL VE HUKUKİ BİR SORUN
Raporda Kürt meselesinin, şiddet sorununa indirgenemeyecek tarihsel, hukuki ve adalet temelli bir mesele olduğu vurgulandı. Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti’nin asli kurucu unsurlarından biri olduğu belirtilirken, geçmişte uygulanan inkâr, asimilasyon ve yasakçı politikaların meselenin derinleşmesine neden olduğu ifade edildi.
Türk-Kürt ilişkilerinin bin yıllık ortak tarihine atıf yapılarak, bu birlikteliğin temel harcının İslam kardeşliği olduğu belirtildi. Raporda, “kardeşliğin edebiyatı değil, hukuku tesis edilmelidir” vurgusu öne çıktı.
ÇÖZÜM İÇİN YASAL DÜZENLEME ÇAĞRISI
Raporda, PKK’nin feshi ve silah bırakma sürecinin hukuki zemininin güçlendirilmesi gerektiği ifade edildi. Fesih kararı alan ya da fiilen eylem kabiliyetini yitirmiş örgütleri kapsayan yasal düzenlemelerin yapılması gerektiği kaydedildi.
Kürt meselesinin çözümünün; terör ve şiddetten arındırılmış, hukuk devleti ilkeleri çerçevesinde ve TBMM zemininde mümkün olacağı belirtildi.
SONUÇ: “GELECEK NESİLLERE AĞIR BEDEL BIRAKILMAMALI”
Raporda, Kürt meselesinin çözümsüz bırakılmasının gelecekte daha ağır maliyetler doğuracağına dikkat çekildi. Çözümsüzlüğün, emperyalist müdahalelere açık, huzursuz bir coğrafya ve heba edilen nesiller anlamına geleceği ifade edildi.
Bu nedenle, kalıcı barışın tesisi ve toplumsal huzurun sağlanması için herkesin sorumluluk alması gerektiği vurgulandı
