Serbestiyet yazarı Batmanlı gazeteci İlhami Işık, son günlerde yaşanan tartışmaları ve çözüm sürecine ilişkin gelişmeleri kapsamlı bir değerlendirmeyle ele aldı. Bese Hozat’ın “biz eve dönmek değil, siyaset yapmak istiyoruz” sözlerinin kamuoyunda yanlış lanse edildiğini belirten Işık, “Hozat’ın kastı siyaset yapmak için eve dönmekti, fakat bu açıklama ‘eve dönüş istemiyorlar’ şeklinde çarpıtıldı. Oysa bundan daha doğal ne olabilir?” ifadelerini kullandı.
Işık, geçmişte PKK ve legal Kürt siyasetinin şeytanlaştırılması üzerine kurulan siyasi stratejinin bugün sürecin önündeki en büyük engellerden biri hâline geldiğini belirtti. Kamuoyunun “teslimiyet” beklentisi ile karşı tarafın “öyle olmadığını hatırlatma” ihtiyacının çeliştiğini vurgulayan Işık, bu durumun “hani silah bırakmışlardı” türü tepkilere yol açtığını söyledi.
Bu tıkanmanın aşılması için küçük de olsa bazı “nefes borularının” açılması gerektiğini dile getiren Işık, bunların başında Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasının geldiğini vurguladı. Işık’a göre Türkiye’nin iç dinamikleri, Suriye’deki gelişmeleri yönlendirme gücüne sahip olduğu için dış politikadaki her gecikme içeride de baskı yaratıyor ve karşılıklı bir tıkanmaya yol açıyor.
Yazar, iktidarın son 10 yılda PKK’yi ve Kürt legal siyasi hareketini aynı düzlemde düşmanlaştırmasının bugün sürecin önünü tıkayan en ciddi faktör olduğunu söylüyor. Bu nedenle “dünün yükünden kurtulmak” için bazı adımların kaçınılmaz olduğunu belirtiyor. Bu kapsamda yüksek mahkemelerin verdiği tahliye kararlarının uygulanmasının, toplumda sürece güveni artıracak bir motivasyon yaratacağını ifade ediyor.
Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın cezalarının siyasi nitelikte olduğunu dile getiren Işık, “Kavala da, Demirtaş da ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ sözünün bedelini ödüyor” dedi. Işık’a göre bu isimlerin serbest bırakılması, hem toplumsal beklentiyi karşılayacak hem de süreci yürüten aktörlere yeni bir özgüven aşılayacak.
Toplumun farklı kesimlerinde süreçle ilgili hem umut hem tedirginlik olduğunu belirten Işık, sürecin yöneticilerinin bu iki duygunun arasında sıkışmayı önleyecek şeffaf ve güven veren adımlar atmasının şart olduğunu ifade ediyor. Bölgesel gelişmelerin iç siyasete anlık yansıdığına dikkat çeken Işık, karar alıcıların iç ve dış politikayı eş zamanlı ve planlı biçimde yürütmesi gerektiğini vurguluyor.
Çözümün yalnızca siyasi aktörlerle değil, akademi, medya, sivil toplum ve kanaat önderleriyle birlikte hayata geçirilebileceğini belirten Işık, kutuplaştırıcı dilin terk edilerek çözüm odaklı bir yaklaşımın benimsenmesinin şart olduğunu dile getiriyor.
Sürecin başarısı için toplumun tüm kesimlerine güven verecek, takvimlendirilmiş ve risklere karşı mekanizmaları tanımlanmış bir yol haritasının hazırlanması gerektiğini söyleyen Işık, “Bu süreç herkes için son süreçtir. Başarının tekrar etme şansı yoktur” diyerek uyarıda bulundu.
Işık, iç ve dış dengelerdeki gecikmelerin 10 Mart deklarasyonunun son ayağı olan Aralık ayını kritik bir evreye dönüştürdüğünü de hatırlattı. Suriye yönetimi açısından ABD Kongresi’nin yıl sonundan önce yatırım kararlarını onaylaması gerektiğini belirten yazar, aksi hâlde “askıda bir durum” oluşacağını ifade etti.
MHP dışındaki AK Parti kanadının sürece “mahcup bir tavırla” yaklaşmasının anlaşılır olmadığını belirten Işık, içerideki yavaş ilerleyişin dış politikadaki kırılganlıkla uyum sağlamadığını vurguladı.







