Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) konusuyla ilgili “(Abdullah Öcalan elini taşın altına koymalı” dedi.
Suriye’nin geçici cumhurbaşkanı Ahmed Şara’yla Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdi 10 Mart’ta SDG’nin ‘Suriye ordusuna entegrasyonu’nda anlaşmıştı.
Şara ve Abdi’nin imzaladığı sekiz maddelik anlaşmada ‘her türlü bölücü girişimin reddedildiği, Kürtlerin tüm anayasal ve vatandaşlık haklarının güvence altına alınacağı’ belirtilmişti.
Fakat taraflar arasında bir ilerleme sağlanamadı.
Selvi, Hürriyet’teki yazısında Öcalan’ın SDG için ‘elini taşın altına koyması gerektiği’ni belirtti:
* Problemli bir nokta olarak Suriye’deki SDG varlığı gözüküyor. 10 Mart’ta yapılan mutabakata rağmen SDG, Suriye yönetimine entegre olma konusunda adım atmıyor.
* SDG konusunda Türkiye’nin ABD ve Suriye yönetimiyle ortak perspektifi var. Bunun bozulması istenmiyor. O nedenle sahada diplomatik baskı uygulanıyor. Askeri müdahale seçeneği hazır tutuluyor.
* Ama Öcalan’ın da SDG konusunda elini taşın altına koyması gerekiyor. Çünkü kum saati dolmaya başladı. SDG, Suriye’yi parçalamak isteyen İsrail’in planlarına alet oluyor. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Katar dönüşü ifade ettiği gibi “Suriye’de artık eski zamanlar geride kaldı. Şimdi Suriye’de yeni bir dönem başladı”.
* Mazlum Abdi bunun farkında değil herhalde. SDG’nin ‘Terörsüz Türkiye’ sürecini akamete uğratmasına izin verilmeyecek. Mazlum Abdi’nin ‘Terörsüz Türkiye’ sürecini zehirlemesine imkân tanınmayacak. SDG işi ya çözülecek ya çözülecek. Ötesi yok.
‘Beşli mekanizma’
Türkiye, omurgasını YPG’nin oluşturduğu SDG’yi ‘terör örgütü’ olarak görüyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan PKK’nın Suriye’deki varlığını IŞİD cezaevleri üzerinden meşrulaştırmaya çalıştığını, sorunun çözümünü bölge ülkeleri olarak üstlenmeye hazır olduklarını söylemişti.
Ardından Türkiye, Suriye, Ürdün, Irak ve Lübnan da ‘beşli mekanizma’ kurmuştu.
Fidan beş ülkenin askeri ve istihbari kabiliyetlerini devreye sokarak operasyonlar düzenleyebileceğini kaydetmişti.
Ne olmuştu?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan ve DEM Parti heyetinin İmralı Cezaevi’ne ziyaretleriyle ivmelenen süreçte Öcalan, 27 Şubat’ta PKK ve tüm bağlı gruplara ‘silah bırakma’ çağrısı yaptı. Öcalan çağrıda PKK’dan fesih kararı için kongreyi toplamasını istedi: “Devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmeli.”
PKK da 11 Temmuz’da silah bırakma sürecini Irak’ın Süleymaniye kentinde başlattı. Örgütün yöneticisi Bese Hozat dahil 30 PKK’lının katıldığı törende silahlar yakıldı.
Bahçeli SDG’den Öcalan’ın silah bırakma çağrısına uymasını istiyor. Abdi’yse Öcalan’ın ‘silah bırakma’ çağrısını memnuniyetle karşıladığını, fakat bu çağrının ‘Suriye’de kendileriyle bir ilgisi olmadığı’nı söylemişti.
2 Eylül’de MHP genel başkanı SDG’ye ’10 Mart mutabakatı’nı hatırlatıp ‘riayet edilmemesi durumunda Ankara-Şam ortak iradesiyle askeri müdahalenin kaçınılmaz hale geleceğini’ belirtti.
Dün de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan şunları söyledi:
* Suriye Demokratik Güçleri ile Şam yönetimi arasındaki entegrasyon arayışları Suriye’nin toprak bütünlüğü açısından önemli bir adım.
* Ancak biliyorsunuz güneyden İsrail, Suriye’yi sıkıştırıyor, yıpratmaya çalışıyor. Oradan ‘böl, parçala, yönet’ mantığıyla bir şeyler koparmanın gayreti içindeler. Tüm bunlara rağmen Suriye’de herkesi kucaklamayı önemseyen bir yönetim şu anda iş başında.