Suriye’de Kürt meselesinin çözülememesi, hem iç dengeleri hem de ABD başta olmak üzere uluslararası ilişkileri etkiliyor.
Kürt meselesinin çözülememesi, Suriye’nin ABD dâhil birçok ülkeyle ilişkilerini etkiliyor
Altı ay önce Suriye’nin Kürtleri, ülkenin doğusundaki zengin kaynaklara sahip bölgede on yılı aşkın süredir fiilen sürdürdükleri özerk yönetime son vermeleri için ABD’nin baskısıyla Şam’la bir anlaşma yaptı. ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Ankara ile ilişkileri geliştirmek amacıyla Suriye’de Türk çıkarlarını gözetmeye başlamıştı. Bu süreçte ABD’nin Türkiye büyükelçisi ve Suriye özel temsilcisi Tom Barrack öne çıktı.
Batılı bir diplomat The National haber ajansına, “Amerika Birleşik Devletleri, Irak’ta olduğu gibi, IŞİD’le mücadele edemeyen zayıf bir merkezi hükümet görmek istemedi. Bu da ülke içindeki bölünmelerin sona ermesini gerektiriyordu” dedi.
Ancak 10 Mart anlaşmasından bu yana Şam’ın attığı adımlar, özellikle Süveyda’da Bedevi kabileler ile Dürzi savaşçılar arasında patlak veren şiddet olaylarına güvenlik güçlerinin müdahili, dengeleri Kürtlerin lehine çevirmiş olabilir. Ürdün sınırındaki güney vilayetinde çoğu Dürzi yüzlerce sivilin öldüğü bildirildi.
Kürt meselesinin çözülememesi, Suriye’nin ABD başta olmak üzere diğer ülkelerle ilişkilerini de etkiliyor. Geçen ay Washington, Suriye’de adem-i merkeziyetçi bir sisteme daha yumuşak yaklaşacağına dair sinyal verdi. ABD desteği olmadan, iç savaşın harap ettiği Suriye’nin yeniden inşası için büyük ölçekli projelere fon bulmak neredeyse imkânsız. Washington’un, çoğunlukla Kürtlerin öncülük ettiği Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) kontrolündeki doğu bölgelerinde yaklaşık 2.000 askeri bulunuyor.
Geçen ay, ABD’nin arabuluculuğunda DSG’ye yakın Kürt siyasetçi İlham Ahmed ile Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani Şam’da bir araya geldi. Ancak merkezi hükümet sert tavrını sürdürdü. Kaynaklar, Şeybani’nin toplantılara geç geldiğini ve neredeyse sadece DSG’nin dağıtılmasından söz ettiğini belirtiyor. Oysa 10 Mart anlaşmasında doğudaki tüm halkların haklarının güvence altına alınması gibi başka maddeler de bulunuyordu.
ABD Merkez Komutanlığı’nın yeni başkanı Amiral Brad Cooper, geçtiğimiz hafta doğu Suriye’de DSG komutanı Mazlum Abdi ile bir araya geldi. Görüşme, DSG ile Şam arasında, çoğunlukla Fırat Nehri çevresinde konumlanan cephe hatları boyunca birbirini saldırmakla suçladığı döneme denk geldi.
Kürtlerin artan özgüveni, DSG kontrolündeki doğu yönetiminin bu ay Şam’la kısmi müfredat paylaşımı anlaşmalarını iptal etmesiyle de görüldü. Irak Kürdistan Bölgesi’nden farklı olarak, bu bölgelerde yaşayan Arap kabilelerinin Orta Doğu’nun farklı yerleriyle akrabalık bağı bulunuyor.
Dürziler, Süveyda’daki çatışmalarda hükümet güçlerini Bedevi kabilelerin yanında yer almakla suçladı. Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara, özellikle Ürdün’deki kabilelerle yakın bağları bulunan destekçilerinden eleştiriler aldı. Ancak geçen hafta, doğudaki Deyrezzor vilayetinde kabileler DSG devriyelerine saldırdığında, Şam’dan pek destek görmediler. DSG’li bir yetkili, saldırıların IŞİD üyelerine yönelik tutuklama kampanyasına tepki olarak gerçekleştiğini söyledi.
Kürt yazar Hoşeng Ossi’ye göre, Şara’nın Çin ve Rusya ile ilişkiler kurma çabası, ABD desteğini kaybetme ihtimaline karşı bir hazırlık anlamına geliyor. Ossi, Türkiye’nin Washington’u Şam’a sahip çıkmaya ikna ettiği yönündeki görüşün değişmekte olduğunu, ancak Ankara’nın hâlâ Suriye’deki en önemli aktör olduğunu belirtti.
Mayıs ayında Ankara, Washington ile Şam arasında normalleşme sürecini başlattı. Bu süreçte hükümetin başında, Aralık ayında Beşar Esad rejimini deviren eski Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) üyeleri bulunuyordu. Eski başkanın devrilmesi, Rusya ve İran’ı bölgedeki bir uydu devletten mahrum bıraktı ve Orta Doğu’da yeni bir hizalanmaya yol açtı.
Ossi, Washington’un uzun vadeli istikrar için vilayetlerde özyönetim sisteminin kurulması adına Şam ve Ankara üzerinde baskı kurması gerektiğini söylüyor: “Suriye böyle başladı,” diyerek ülkenin Osmanlı kalıntılarından 20. yüzyıl başında parçalanarak ortaya çıktığını hatırlatıyor.
Türkiye, Suriye Kürtlerinin silahlandırılmasını büyük bir tehdit olarak görse de, 2016’da Washington ile DSG’nin genişlemesini engellemek için kendi kontrol bölgesini oluşturacak anlaşmalar yaptı. Ülkede binlerce Türk askeri bulunmaya devam ediyor, bu da İsrail’in tepkisine yol açıyor. Türkiye, Suriye’nin yeni ordusunun en önemli destekçisi konumunda.
Eski Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye Kürtlerinin Ankara tarafından tehdit olarak görülmemesi gerektiğini ve DSG’nin Suriye ordusuna entegre edilmesi için yollar bulunabileceğini söyledi. Ancak Davutoğlu, Ankara’nın “Amerikalıların Suriye’ye yalnızca ülkeyi zayıf, kriz içinde, bölünmüş veya adem-i merkeziyetçi tutmak için yaklaştığını hissetmesi halinde” ABD ile Türkiye arasında bir sorun çıkabileceği uyarısında bulundu. Ona göre bu senaryo, İsrail’in çıkarlarına hizmet eder.