Türkiye, Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) bel kemiğini oluşturan Kürt silahlı gruplara karşı, Suriye Geçici Hükûmeti’nin oluşturduğu ulusal orduya katılmadıkları ve silahsızlanmadıkları takdirde askerî operasyon tehdidini sürdürüyor. Bu uyarı, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Ankara’da Suriye Dışişleri Bakanı Esad el-Şeybani ile düzenlediği basın toplantısında yinelendi. Fidan, Kürt liderliğini “zaman kazanmaya çalışmak” ve “İsrail’in piyonları” olmakla suçlarken, güvenlik kaygıları giderilmezse harekâtın kaçınılmaz olabileceğini söyledi.
Şeybani ise Haseke’de yapılan ve azınlıkların yeni anayasa talep ettiği konferans nedeniyle DSG’yi eleştirirken, iki ülke savunma bakanlarının imzaladığı askerî iş birliği mutabakatı da dikkat çekti. Middle East Eye’a göre, Türk ordusu, Suriye ordusunun DSG’ye karşı yürüteceği sınırlı bir operasyona dolaylı destek verebilir.
Ancak olası harekâtın önünde ciddi engeller bulunuyor:
-
Suriye ordusunun kapasitesi: DSG’nin savaş tecrübesi ve 50-100 bin silahlı gücüne karşı Suriye ordusu zayıf ve disiplinsiz durumda.
-
İsrail faktörü: Suriye güçleri Kürtlere saldırırsa, İsrail hava saldırılarıyla karşılık verebilir; ancak Türk kara birliklerinin yer aldığı senaryoda bu düşük ihtimal.
-
ABD ve Trump etkisi: Washington’un tepkisi belirsiz. Kongre’de Kürtlere sempati, Türkiye’ye ise olumsuz bakış hâkim.
-
Erdoğan’ın iç politikası: Kürt desteğini kaybetmemek için doğrudan çatışma riskli. Öcalan ile yürütülen barış süreci de bu noktada etkili.
-
Ekonomik ve siyasi riskler: Savaş, hem Şam’ın hem Ankara’nın kırılgan ekonomilerini daha da zorlayabilir.
Sonuç:
Türkiye’nin sert söylemleri, DSG’den taviz koparmada etkili olabilir. Ancak doğrudan askerî harekât, bölgesel bir Kürt ayaklanmasına yol açabilir. Bu nedenle kısa ve orta vadede savaş olasılığı düşük olsa da, bölgedeki istikrarsızlık ve geçmiş tecrübeler, ihtimali tamamen ortadan kaldırmıyor.
Amberin Zaman-Al Monitor