Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun, Serbestiyet’te yayımlanan yazısında, çözüm süreci ve Suriye’deki güvenlik dengelerine ilişkin dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.
Coşkun, Türkiye’nin Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) “Şam yönetimine katıl” çağrısının sahadaki koşullarla bağdaşmadığını belirtti. Ona göre Suriye’de, SDG’nin dahil olabileceği “merkezi, disiplinli ve kurumsallaşmış bir ordu” bulunmuyor.
“Gerçekten ortada bir ordu var mı?”
Coşkun, “Bugün SDG’ye ‘Şam’a katıl’ denildiğinde, gerekli güvenceler ve kurumsal yapılar sağlanmadan silah bırakmalarının istenip istenmediğinin sorgulanması gerekir. SDG’nin dahil olabileceği hakiki bir ordu mevcut değil” ifadelerini kullandı.
Şam yönetimine dair güvensizlik
Yazar, sadece Kürtlerin değil, Dürziler, Aleviler ve seküler Sünnilerin de Şam yönetimine güvenmediğini vurguladı. Dürzilerin silahlarını bırakmamasını “korunma refleksi” olarak nitelendiren Coşkun, Arap aşiretlerinin de silahlı yapılarla sahada varlık gösterdiğini hatırlattı.
Katliamlar ve BM raporu
Mart ayında Lazkiye ve Tartus’ta 1479 Alevi sivilin öldürüldüğünü belirten BM raporuna dikkat çeken Coşkun, “Geçici hükümetin kontrol ettiği güçlerin bazı durumlarda sivilleri korumaya çalıştığını, ancak aynı zamanda ‘sürekli şiddet kalıpları’ uyguladığını” yazdı.
“Türkiye yapıcı rol oynamalı”
Coşkun, mevcut şartlarda SDG’nin orduya katılmaya zorlanmasının sonuç vermeyeceğini savunarak şunları kaydetti:
“Evet, Suriye’de tek bir ordu kurulmalı. Ancak bu, yasal düzenlemeler ve kurumsal mekanizmalar gerektirir, bu da zaman alır. Türkiye için doğru olan, bu süreci hızlandıracak yapıcı ve dengeleyici bir rol üstlenmektir. Şam’ın adına SDG’ye kılıç çekmek ise ne Türkiye’ye ne Suriye’ye fayda sağlar.”
Son olarak Coşkun, “1 Ekim’den bu yana çok şey değişti. Eski ezberleri tekrar etmenin artık kimseye faydası yok” sözleriyle yazısını tamamladı.